SADECE LOJİSTİK HİZMET VERMEKLE BABA OLUNMUYOR

BABALAR GÜNÜ

SADECE LOJİSTİK HİZMET VERMEKLE BABA OLUNMUYOR

Önceleri Asya’nın İlyas’ı seçmemesine kızsal bir romantizmle üzülürdüm. Ama sonradan gördüm ki; aşk dediğin bol serotoninli, dopaminli kimyasal bir tepkimeydi ve “sevgi gerçekten emekti.”

İlyas Samet’in biyolojik babası olsa da baba olmayı hak eden Cemşit idi ve Asya Cemşit’i seçerek en doğru kararı vermişti.

Anne ve baba olma vasfı, biyolojik gen aktarımından ziyade sorumluluk sahibi olmak ve emek vermek düzeyine göre belirlenir kanımca. Öte yandan, sorumluluk bazında ele aldığımızda anne-baba ayrımına pek taraftar değilim; “ebeveyn olmak” bana daha doğru gelir. Sorumluluğu bu kadar ayrıştırınca, sen-ben arasında çocuklar savrulabiliyor. Sorumlulukların “bu senin görevin” diye karşı tarafa paslanmasından ziyade, koşulların gerekliliğine göre “emek” paylaşımı, aile kurumunun temellerini sağlamlaştırır. Ayrıca baba kızının reglinden anne oğlunun ergenliğinden kendini uzak tuttuğunda, bu durum cinsiyetçiliği çocuğun zihnine kazımak oluyor ki sonuçlarını toplumda görüyoruz. Burada kastettiğim mahremiyetin ihlali değil elbette. Çocuğun kendini ifade edebileceği güvenli ortamlar, sağlıklı bireysel gelişim için olumlu katkılar sağlar.

Hem inanç sisteminde hem de sosyal hayattaki kuralların eril dille aktarılmasının sonucu olarak kadına yüklenen duygusal ve fiziksel yük çoğu erkeği -baba olsa bile- babalık vazifelerinden kaçmak için bahaneler bulmaya yönlendirebiliyor.

Aha bi sinirlendim şimdi!

Yani demem o ki arkadaşlar;

Sadece lojistik hizmet vermekle baba olunmuyor. Nedir yani!

Alt tarafı 23 kromozomlu genetik kodu bir yumurtaya aktarmak için 200 milyona varan bir popülasyon kıran kırana bir yarışa tutuşuyor. Sen o küçücük boyunla 15-20 cm lik bir mesafede onca entrikayı nasıl çeviriyorsun da diğer yarışçıları ekarte ediyorsun? Bildiğin öğle kuşağı dizi senaryosu: Aşk, entrika, kin, nefret hepsi var.

Ev sahibi ne yapsın! Haliyle geriliyor tabii: “Ben seçilmem seçerim anacım. Acele etmeyelim beyler. Geç bakalım sırana. Önce tırnak pardon kuyruk kontrolü yapıcam. Hmm! Bakalım senin 23 kromozomlu genetik kodunda bi yamukluk var mı? İçki, sigara kullanıyon mu sen? Vejateryan mı yoksa vegan mısın?”

Zor seçim…

Bazı tipler var:

“Efenim çok farkındalıklı, üstün bir insanım. Cahiller yerine bizim gibi insanların çoğalması gerek. O yüzden hadi Nalan çocuk yapalım.”

Tam bir Hitler’in ari ırk patolojisi. “Yaşasın lordlar kamarası, kahrolsun avam tabakası.”

Bir de, salt üreme üzerine yaşayanlar var ki Maslow’a saç baş yoldurur.

Evrim homo sapiensin üremesini istiyor diye bunu bonobo düzeyine indirgemeye gerek yok di mi?

“İlle de evlenicem, pembe panjurlu evim olcak, kocişimle beş çocuk yapıcam, Neriman’ı çatlatıcam” diye seçiciliği bir kenara bırakıp geçici bir eş adayına talip olunca, kocişin babalık vasfı nüfus cüzdanında baba hanesindeki kutucuk kadar oluyor.

Sonra ortalık olaya “kaza süsü verip” olay mahallinden kaçan biyolojik baba formlarından geçilmiyor.

Yani demem o ki arkadaşlar; ebevenlik liyakat, evlilik sadakat ister.

O halde -bugünün anlamına binaen- gelecek nesillere bir atasözü değil bir “ana sözü” bırakayım ki o ana ben oluyorum.

“Ey oğul, sen sen ol! Sorumluluğunu alamayacağın hazzın heveslisi olma.”

(Binerim süpürgeme, tepenizde uçarım valla.:))

Gelelim bugünü anlamlı kılan ADAMLARA.

Sadece kendi evladına değil, tüm çocuklara, çiçeğe, böceğe, kediye, köpeğe kısacası her canlıya sorumluluk, merhamet, şefkat duygusuyla ve sevgiyle yaklaşan tüm adamların babalar günü kutlu olsun.

Unutur muyumm!

Benim koca yürekli pehlivan babam: İyi ki baba olmanın ne demek olduğunu senden öğrendim. Aklın bizde kalmasın. Senin kızın, kendi kızını -eh senin kadar olmasa da- elinden geldiğince iyi bir birey olarak büyütmeye çalışıyor. En son omuzundan öpmüştüm seni, “bizi bırakma” derken. Ama sen gittin. Olsun! İyiysen gittiğin yerde dert değil. Kocaman kocaman öpücükler, hasret dolu sarılmalar gönderiyorum buralardan sana. Cennetin keyfini çıkar.

Elif Sözer

Yüksek Mimar