PİYASA DOSTU EKONOMİ YÖNETİMİ

EKONOMİ VE HUKUK REFORMU

PİYASA DOSTU EKONOMİ YÖNETİMİ

PİYASA DOSTU EKONOMİ YÖNETİMİ

Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesi” ve takiben ekonomiden sorumlu damat bakan Berat Albayrak’ın Instagram üzerinden istifasından sonra yeni bir döneme girdiğimiz iddia ediliyor.

Ekonomi kurmay heyetinin değiştirilmesi hakkında yandaş yorumcular “piyasa dostu bir ekonomi yönetiminin” iş başına geldiğini anlattılar.

Buradan Berat Albayrak ve ekibinin “piyasa düşmanı” olduğu” anlamı çıkar mı diye hiç düşünmediler. Belki de bilerek böyle düşünülsün istediler.

“Piyasa dostu” kavramından bazıları “Tayyip Bey faiz lobisine teslim oldu” manası çıkarırken, bazıları da “makule dönüş” anlamı verdiler.

Yeni Merkez Bankası Başkanı, yeni Maliye ve Hazine Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonunda, herhangi bir tedbir kararı alınmadığı halde, Türk Lirası döviz ve altın karşısında yüzde 10 mertebesinde değer kazandı. TL yaklaşık 2 ay öncesi değerine döndü.

Bu önemli değişim “piyasaların makule susamış olması” ve yeni yönetimin alınması gereken ekonomik kararları, ideolojik etkiyle değil, piyasa kuralları kapsamında alacağına güvenmek isteğinin bir sonucu olarak görüldü.

Önceki ekonomi kurmaylarının döviz ve faizi birlikte düşürme arzusunun temelinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “faiz enflasyonun sebebidir” şeklindeki ideolojik tezi ve baskısı yatıyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ideolojik saplantıları olsa da, pragmatik bir siyasetçidir. “Ekonomik buhranın” kendi siyasi hayatının sonu olabileceğini gördü. “Ekonomide kriz yok, pik yapıyoruz” söylemini bıraktı.

“Yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet olarak fedakârlık yapmaktan, ACI DA OLSA DOĞRU REÇETELERİ uygulamaktan kaçınmayacağız" ifadelerini kullandı.

Ekonomide kritik bir dönem olduğunu, şartların fedakârlık gerektirdiğini ve acı reçete uygulamak zorunda olduğunu itiraf etti.

ACI REÇETELERİN ne demek olduğunu vatandaşlarımız iyi bilir. Ama yine de uzmanlar özetlemiş: “Acı reçeteden, vatandaşın gelirlerinin düşeceğini ve daha çok yoksullaşacağını anlaması gerek.”

Hepimiz biliyoruz ki, ACI REÇETE DEMEK; Faizler yükselecek / Halkın alım gücü azalacak / Vergiler artacak, yeni vergiler gelecek / Hayat pahalılığı artacak, kemerler sıkılacak / Yeni yatırımlar olmayacak / Döviz kurları eski seviyelerine dönmeyecek / İşsizlik sorunu devam edecek DEMEKTİR.

Acı reçeteler toplumun her kesimine adil bir şekilde uygulansa Milletimiz buna katlanır. Yeter ki içinde bulunduğumuz buhrandan çıkalım.

Fakat hepimiz, büyük devlet ihalelerini alan yandaş müteahhitlere vergi affı veya vergi muafiyeti uygulamalarının sona ermeyeceğini, Saray’ın ve AKP’li belediyelerin “itibardan tasarruf etmeyeceğini” yani lüks ve israftan vaz geçmeyeceğini, büyük sermayenin kârlarının yükseleceğini iyi biliyoruz.

Alınacak tedbirler ve uygulanacak acı reçetelerle ekonomi belki biraz düze çıkarılabilir. Ancak “piyasa dostu” tedbirler diye zengin kesimi koruyan ve kollayan fakat orta ve alt gelir grubunda olan vatandaşlarımızı daha da ezen tedbirler getirileceğinden endişe ediyorum.

Bu endişemde haksız çıkmayı çok isterim. Ama haklı çıkarsam, benim de elimden (Berat Albayrak gibi) “Allah sonumuzu hayreylesin” demekten başka bir şey gelmez.

******************************

EKONOMİ VE HUKUK REFORMU

Erdoğan, “yeni döneme” dair konuşmalarında bazı ipuçları verdi:

"Hazine ve Maliye Bakanımızın ve Merkez Bankamızın yeni başkanının, enflasyon hedeflemesini ve para politikası araçlarını şeffaf, öngörülebilir, istikrarlı bir seviyeye en kısa sürede getireceklerine inanıyorum” dedi.

“Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, şeffaflığı ve öngörülebilirliği artırmayı”, "tüm kesimlerle yakın diyalog ve iş birliği halinde; ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatmayı" vaat etti.

18 yıllık AKP iktidarları döneminde, bu kaçıncı ekonomi ve hukuk reformu bilemiyorum. Ama ekonomide ve hukukta bir reform ihtiyacının fark edilmiş ve itiraf edilmiş olmasını önemli buluyorum.

Ayrıca Ekonomiden sorumlu Bakanın ve Merkez Bankası Başkanlarının bugüne kadar şeffaf, öngörülebilir olmadığının itiraf edilmiş olması da dikkat çekicidir.

Benzer cümleleri defalarca yazmış ve konuşmuş biri olarak Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan şu cümleyi duyduğuma çok memnun oldum:

“Yatırımları yeşerten ve bereketlendiren iklimi tesis etmenin, ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin hukuk devleti ilkesi olduğunu biliyoruz.”

Bütün bu tespit ve vaatlerin hayata geçirileceğine inanmakta güçlük çekiyoruz.

Çünkü bunlar sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesine bağlı. Üç gün sonra “ben bunlardan vazgeçtim” diyebilir ve derse de kimse bir şey söyleyemez.

Kuvvetler ayrılığının olmadığı, denge ve denetim mekanizmalarının işletilemediği ve medyanın Saray’dan talimat gelmeden Bakan istifasını bile haberleştiremediği bir tek adam yönetiminde “öngörülebilirlik” söz konusu olamaz.

Bu itibarla bütün reformlardan da önemli ve öncelikli olan değişim, “Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” denilen sistemsizliği sona erdirmektir.

16 Kasım 2020

Ruhittin Sönmez