PANDEMİ DÖNEMİNDE İLETİŞİMİNİ KOPARMAYAN MARKALAR DAHA DA GÜÇLENECEK

‘Biz buradayız ve sizin için üretmeye, çalışmaya devam ediyoruz.

PANDEMİ DÖNEMİNDE İLETİŞİMİNİ KOPARMAYAN MARKALAR DAHA DA GÜÇLENECEK

Koronavirüs salgını sosyal hayat kadar markaların kurumsal itibarını da etkiledi. Pandemi sürecinde insancıl değerleri ortaya çıkaran, bütünleştirici, toplumun yanında yer alan, ‘biz buradayız ve sizin için üretmeye, çalışmaya devam ediyoruz. Bu süreci birlikte göğüsleyeceğiz’ mesajı veren kurumların samimi ve şeffaf bir iletişim stratejisi izlediğini belirten Brandistanbul PR Ajans Başkanı Hatice Kumalar, bu şirketlerin güvenilir marka imajını pekiştirdiğini belirtti. “Salgın süreci bizlere; insan kaynağı, zaman yönetimi, teknolojiyi kullanma şeklimizi ve mevcut çalışma sistemimizi gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlattı” diyen Kumalar, “Gelecek dönemde çalışma hayatında değişimlere tanık olacağız” dedi. Kumalar, topluma da bu dönemde medya okuryazarlığı anlamında büyük görevler düştüğünün altını çizdi.

Çin’in Vuhan kentinde başlayan ve tüm dünyayı kısa sürede etkisi altına alan Koronavirüs Salgını, (COVİD - 19) sosyal hayat kadar markaların kurumsal itibarını da etkiledi. Koronavirüs sürecinde şirketlerin kurumsal iletişim stratejilerini ve iş yaşamını değerlendiren Brandistanbul PR Ajans Başkanı ve İletişim Uzmanı Hatice Kumalar, önemli açıklamalarda bulundu. Salgın süresince bütün dünyanın ortak bir kaderi ve gündemi paylaştığını dile getiren İletişim Uzmanı Hatice Kumalar, bu dönemde halkın ve devletin yanında olduğunu belirten açıklamalarda bulunan kurumların gündemin dışında kalmadığını ve sürece katkı sağladığını ifade etti. Hatice Kumalar, “Ülkemiz gerek kamu kurumları gerekse özel sektörüyle, toplumsal rehavete fırsat vermeyen, kapsayıcı ve bütünleştirici bir iletişim stratejisi izleyerek, dünyadaki birçok ülkeye göre daha pozitif bir etki yaratabildi. Tüm dünya aynı kaderi yaşıyor ama ‘bu süreç de geçecek’ mesajı verenler ve elindeki imkânları doğru kullananlar birlikteliği güçlendiriyor. Örneğin; ülkemizde tekstil sektörü maske üreterek, teknoloji ve sanayi sektörleri ise tıbbi cihaz ve araç-gereç desteği vererek güzel bir iş birliğine imza atmayı başardı. El ele vererek yataktan maskeye kadar tüm ihtiyaçlar için imkânlar seferber edildi” ifadelerini kullandı.

KRİZ DÖNEMİNDE İLETİŞİM DURDURULMAMALI

Süreç içerisinde insan kaynaklarını koruyan ve personel çıkartmak yerine çalışanlarına karşı şeffaf hareket ederek, personelinin yanında olduğunu gösteren ve kurum içi iletişime ağırlık veren firmalar ‘güvenilir kurum’ imajını güçlendirdiğine dikkat çeken Hatice Kumalar, “Süreci doğru yöneten şirketler; yazılı, görsel ve çevrimiçi medya kanallarıyla verdikleri mesajlarla kitlelerine ‘biz buradayız sizin için üretmeye ve çalışmaya devam ediyoruz” dediler. İletişim kanallarını kapatan ve iletişim faaliyetlerini durduran firmaların ise bir stratejiye sahip olmadıklarını görmüş olduk. Maalesef bazı şirketler kriz durumlarına karşı herhangi bir aksiyon alamayarak vizyonlarını sorgulatan bir duruma düştü. Oysaki yapılması gereken iletişim bağlarını koparmayan, bütünleyici ve kapsayıcı mesajlar vererek itibarı iletişimi yürütmekti. Zor zamanlarda bu şekilde savrulan kurumlar, güçlü köklere sahip olmadıklarını da ortaya koydu.” değerlendirmesinde bulundu.

BUGÜNLERDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKIYOR

Pandeminin başlangıç günlerinde başlayan panik havasının doğru ve güçlü iletişimle çabuk bertaraf edildiğine dikkat çeken Kumalar, “Devletimizin açık ve şeffaf bilgi paylaşımı, zamanında atılan doğru adımlar ABD ve Avrupa ülkelerinde gördüğümüz olumsuz manzaraların ülkemizde görülmesini engelledi. Günlük paylaşılan bilgi, toplumun pandeminin gelişiminden sürekli haberdar olmasını sağladı ve bilgi akışı paniği durdurdu” şeklinde konuştu. Bilgi akışının önemini sokağa çıkma yasaklarının başladığı ilk hafta sonu anladığımızı belirten Hatice Kumalar, “Önceden bilgilendirilme yapılmadan gelen sokağa çıkma yasağı, sürecin yönetimde yapılan bir hataydı. Bu hatadan dersler hızlı çıkartıldı ve toplumu haberdar etmenin, devlet ile birey arasındaki haber/bilgi akışının önemi bir kez daha anlaşıldı. 10 Nisan Cuma gecesi yaşadığımız kaos kriz anında iletişimin değerini ve önemini anlatan belki de ileride genç iletişimlere ders olarak anlatılması gereken bir olgu yarattı. Kriz ne olursa olsun, paniğin önüne sağlıklı ve güncel bilgi akışıyla geçebiliriz. O gün alınan sokağa çıkma yasağında doğru bilgilendirme erken ve detaylı bir şekilde yapılsaydı kaotik manzaralarla karşılaşmayabilirdik” dedi.

“GELECEK DÖNEMDE ÇALIŞMA HAYATINDA DEĞİŞİMLERE TANIK OLACAĞIZ”

İş süreçlerinin ve çalışma düzeninin sekteye uğradığını belirten, Hatice Kumalar, bu olumsuz duruma rağmen insanların üretmeye devam ettiklerine dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü, “Üretmeye devam ettiğimiz bu dönemde şirket liderlerine önemli görevler düşüyor. Liderler çalışanlarının motivasyonunu yüksek tutmalı ve dirençlerinin düşmemesini sağlamalı. Salgın süreci bizlere insan kaynağı ve zaman yönetimi ile beraber teknolojiyi verimli kullanma düzenimizi ve de mevcut çalışma sistemlerimizi gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlattı. Gelecek dönemde çalışma hayatında değişimlere tanık olacağız. Bu dönemde bazı markaların çalışma modellerini çevrimiçi sisteme entegre ettiklerine tanık oluyoruz. Süreç bize evde çalışarak, zamanı doğru kullanmayı da öğretti.”

“DİJİTAL ORTAMDA SOSYALLEŞMEYİ ÖĞRENDİK”

Salgının insanları farklı çözümler bulmaya ittiğini belirten Kumalar, “Bizler sosyal varlıklarız. Ne yaptıysak paylaşmak isteriz çünkü paylaşmayınca bir anlam ifade etmez. Evlerimize, küçük çevrelerimize kapanınca sosyal medya, sosyalleşmemiz için daha önce denenmemiş yöntemleri denediğimiz bir platform haline geldi” ifadelerini kullandı. Kumalar, “Çevrimiçi konserler, toplu sohbetler, daha fazla görüntülü arama ve webinar bağlantılar insanların sosyalleşmek, haberdar olmak ve belki de sadece konuşmak, görüşmek için günlük olarak kullandığı araçlar haline geldi. Webinar uygulamalarıyla bir araya gelen dostlar gördük. Bu alışkanlığın salgın sonrasında da bir şekilde sürdürüleceğine inanıyorum” diye konuştu.

“SOSYAL MEDYA ANLAM KAZANDI”

Koronavirüs salgını süresince sosyal medyanın olumsuz olduğu kadar olumlu bir etki yaptığına da dikkat çeken Kumalar, “Salgın süresince insanlar sosyal medya üzerinden anlamlı paylaşımlar da yapmaya başladı. Sosyal medyayı, tüm toplumu etkileyen kriz anlarında bir araya gelip sorunlara birlikte çözüm ürettiğimiz bir platform haline getirdik. Ahbap organizasyonunun Twitter üzerinden başlattığı yardım kampanyaları, ihtiyaç sahiplerine sosyal medyadan ulaşmaları nasıl bütünleştiğimize dair güzel bir örnek teşkil ediyor. Ayrıca Ekşisözlük’ün başlattığı ‘sağlık çalışanları dayanışma ağı’ salgının ilk günlerinden itibaren sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarına ve sorunlarına yönelik sivil algıyla çözüm üretilen harika bir dayanışma örneği oldu. Türkiye, dijital dünyayı dayanışmak için başarılı bir şekilde kullandı” ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYADAN EDİNİLEN BİLGİLER BAŞKA KAYNAKLARDAN TEYİT EDİLMELİ

Sosyal medyanın iyi özellikleri olduğu kadar olumsuz etkilerine de dikkat çeken İletişim Uzmanı Hatice Kumalar, topluma medya okuryazarlığı anlamında da büyük görevler düştüğünün altını çizdi. Kriz dönemlerinde birincil kaynaklardan paylaşılan bilgilere itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Kumalar, “Özellikle sosyal medyadan edinilen bilgileri birkaç kaynaktan teyit etmeliyiz. Dünya 100 yıl öncesi gibi değil, teknolojiye bağlı olarak bütün imkânlar gelişti. Bilim insanları dünyanın her yerinde insanlık için uğraşırken bizler de buna katkı sağlamalıyız ve asla rehavete kapılmamalıyız. Üzerimize düşen görevleri eksiksiz yaparak ve işlerimizi doğru şekilde yaparak süreci en az hasarla atlatabiliriz” dedi.

HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN DEVAM EDİYOR

Pandemi sürecinde evlerimize kapansak da, üretim sekteye uğrasa da hayatın bir şekilde devam ettiğini ve edeceğini vurgulayan İletişim Uzmanı Kumalar, “Evlerimize kapanmamız alışılageldik davranışlarımızı değiştirse de, temel ihtiyaçlarımızı edinmekten, yaşamak için tüketmekten vazgeçmedik. Hayat pandemiye rağmen kendi temposunu buldu ve devam ediyor. Karantina sürecinde olduğu gibi normalleşme sürecinde de üretmeye ve tüketmeye devam edeceğiz. Çalışanlar, şirketler ve kamu kuruluşları hayatımızın bir gerçeği haline gelen COVID 19’a karşı bir şekilde ayakta kalmanın yolunu buldular ve bulacaklar. Bu süreç bizlere karşılaşılan tehdit ne kadar büyük olursa olsun, insanoğlunun daima yeni çözümler üreteceğini ve ayakta kalacağını

gösterdi. Koronavirüse ayak uydurmak, yeni zorluklarla mücadele edip hayatta kalmak bizim elimizde. Toplumumuz ve kendimiz için üretmeye, yaşamaya ve ayakta kalmaya mecburuz. Hayat tüm olumsuzluklarda bile kendi ritmini bulan ve akıp gitmeye devam eden ilginç bir olgu. O sonlanmadıkça mücadele edeceğimize ve zaferle çıkacağımıza eminim. Sizlerde emin olun. Gücünüze inanın, umutsuzluğun bize sağlayacağı hiçbir katkı yok. Umut etmekse her şeyi değiştirebilir!” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.