NECİP FAZIL YAZIM DOLAYISIYLA ALPER AKSOY’A TOPLU CEVAP

Alper Aksoy’un her cümlesini ayrı ayrı değerlendirip konuyu insaf ehline bırakacağım.

NECİP FAZIL YAZIM DOLAYISIYLA ALPER AKSOY’A TOPLU CEVAP

NECİP FAZIL YAZIM DOLAYISIYLA ALPER AKSOY’A TOPLU CEVAP
Nurullah Çetin

Bu yazıyı yazma gerekçem, Alper Aksoy’un benim Necip Fazıl’la ilgili yazım için yaptığı asılsız ve mesnetsiz yorumun birçok kişinin telefonuna ve internet sitesine matah bir şeymiş gibi yayılmış olduğunu öğrenmemdir. Kimlerin yaydığını bilmiyorum. Önemli de değil. Amacım Alper Aksoy’u ikna etmek değil; o zaten mümkün değil. Asıl amacım, kamuoyunun meseleyle ilgili olarak doğru bilgilenmesini sağlamaktır. Alper Aksoy’un her cümlesini ayrı ayrı değerlendirip konuyu insaf ehline bırakacağım.

*Alper Aksoy diyor ki: “Nurullah Çetin Hoca Necip Fazıl'ı ülkücülere pazarlayan uzun bir yazı kaleme alıp sayfasında paylaşmış...”. Yorumun alt kısımlarında devam ediyor: “Buradan paylaşıyorum ki arkadaşlarımız NFK pazarlamacılarına uyanık olsunlar...”: Bir defa üslup provakatif. Uyanık olacak olan arkadaşları kimler oluyor? Nasıl uyanık olacaklar? Müritler deyince alınıyorlar.

Neyse, hemen belirteyim ki Necip Fazıl’ı ülkücülere pazarlayan ben değilim. Necip Fazıl’ı 1977 yılında ülkücülere pazarlayan, MHP kurultayında ve parti mitinglerinde ülkücülerin karşısına çıkartıp konuşturan, yazdıran, kitaplarını ülkücülere okutan kişi, rahmetli Alparslan Türkeş’ti. Eğer bu kötü birşey idiyse Alper Aksoy o zamanlar vardı, yazar idi, dergiciydi, niye Türkeş’i eleştirmedi? Eleştirmediği gibi sahibi olduğu Doğuş dergisinde Necip Fazıl’ı pazarlayanlar arasında kendisi de vardı. Bu konuda Türkeş’i eleştirme cesareti gösteremeyip bana saldırmanın dayanılmaz hafifliğinin cazibesine kapılan Alper Aksoy kendince vakit geçiriyor.

Kaldı ki o zaman Necip Fazıl’ın ülkücülere söyleyip yazdıklarında yanlış bir şey de yoktu. Yani Türkeş yanlış bir şey yapmadı. Ben yazımla Necip Fazıl’ı ülkücülere değil, Üstadları Necip Fazıl’dan Türklük dersi alsınlar diye, Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine düşman olan bazı İslamcı kesimlere pazarladım. Kötü mü ettim? Necip Fazıl'ın milliyetçilikle ilgili görüşleri bugün ülkücülere değil İslamcılara lazım.

*Alper Aksoy diyor ki: “Objektif değil subjektif bir değerlendirme...”: Yazımdaki her cümle ve bilginin kaynağını verdim. Kendisi gibi havadan sallamadım. Necip Fazıl’ın görüşlerini aktarıp yorum ve değerlendirmeyi okuyucuya bıraktım. Bu tutumun objektif mi yoksa sübjektif mi olduğunu iyi niyetli okuma yazma bilenler anlarlar.

*Alper Aksoy diyor ki: “Konu ile ilgili olarak yazının altına aşağıdaki yorumu yazdım.. Suçüstü yaptığım için bu yorumu ve yazının ana fikrine itiraz eden bütün yorumları silmiş...”: İşlediğim bir suç yok. Yazım yayınlandığı gibi orada duruyor. Sildiğim yorum, işte burada değerlendirdiğim, gerçek dışı, akıl ve bilgi dışı, sırf şahsiyetime yönelik iftira ve karalama cümleleri. Yazının içeriğiyle alakasız, beni itibarsızlaştırmaya yönelik, saçma sapan, öznel, suçlayıcı ve saldırgan bir yorum olduğu için sildim.

*Alper Aksoy diyor ki: “Bu yazıyı okuyanlar özellikle ülkücüler hakkında alıntı yapılan ifadelere bakarak Necip Fazıl'ı neredeyse "Ülkücü ideolog" zannedebilirler...”: Yazımı okumadığı belli. Zira yazımın üçüncü cümlesi şu: “O özgün bir fikir adamı, ideolog ve filozof değil sadece iyi bir şair ve iyi bir polemikçidir.“ Bu cümlemde Necip Fazıl’ın ideolog olduğu mu yoksa olmadığı mı belirtiliyor? Demek ki ciddi yorum yazabilmek için de önce yazıyı okuyup anlamak gerekiyor. Sonra da yorumumu niye sildin diyor.

*Alper Aksoy diyor ki: “Necip Fazıl ülkücüleri öven her yazısına çatır çatır pazarlık yapıp parasını almıştır.”: Necip Fazıl yazıları için para aldıysa bunun adı telif ücretidir. Azdır çoktur, ne ise nedir, ama rıza ile, anlaşma ile verilmiş bir paradır. Yok eğer Necip Fazıl’ın haksız kazanç elde ettiğini ima ediyorsa, bu durum Alparslan Türkeş’in bilgisi dahilinde olan bir şeydir ve cesareti varsa bu konuda Türkeş’i suçlasın. Ben para alıp verme işinde yoktum, o zaman daha ortaokulda okuyan bir çocuktum, görmedim, şahit olmadım. Benimle alakası olmayan bir konuda bana saldırmasın.

*Alper Aksoy diyor ki: “ya hadi aldığı para konusunu geçelim... Ülkücüler 12 Eylül'den sonra sehpalarda sallandırılırken ülkücüler lehine tek cümle sarf etmediği gibi Kenan Evren'e de övgüler yapmıştır...”: 12 Eylülde Necip Fazıl’ın ihtilali ve Kenan Evren’i övdüğü doğrudur, onun gibi milliyetçi diye bilinen pek çok kişi ve kesimin de Kenan Evren’i övdükleri doğrudur. Yalnız bu övgüleri ben onaylamamakla birlikte onların Evren’i ülkeyi kan gölünden, anarşiden, kargaşa ortamında uçurumdan kurtardığı için, bu gerekçeyle övdüklerini biliyorum. Ben ise Kenan Evren’i hiçbir zaman övmedim.

*Alper Aksoy diyor ki: “Konunun en önemli noktalarını Nurullah Hoca bizi keklemek için bilerek saklıyor...”: Ben kimseyi keklemiyorum. Öyle bir niyetim yok. Benim kimseden sakladığım bir şey de yok. Her şeyi açık açık yazdım. Aksoy, neyi sakladığımı açıkça ortaya koymalıdır.

*Alper Aksoy diyor ki: “Nurullah Hoca Necip Fazıl'ın Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığına neden hiç değinmedi?.. Halbuki Necip Fazıl'daki en büyük sıkıntı içki, kumar, dolandırıcılık yanında Atatürk düşmanlığıdır...”: Yazının amacı Atatürk ve Cumhuriyet değil. Ona niye değinmedi, buna niye değinmedinin sonu gelmez, hepsine değinecek olsam dev bir kitap olur. Halbuki ben konusu belli ve sınırlı bir makale yazdım, o da Necip Fazıl’ın milliyetçilik görüşüdür.

İkincisi Necip Fazıl’ın Atatürk’ü öven yazıları da var, eleştiren yazıları da. Atatürk’ü eleştiren yazılarını onayladığıma dair bir ima bile yoktur. Ben Atatürk’ü seven ve ona “Bağbuğ” diyen ve Atatürk lehine yüzlerce yazı yazmış adamım.

Ayrıca Atatürk’ü eleştirdi diye Necip Fazıl’ı tamamen sileceksek o zaman Nihal Atsız’ı da, Nazım Hikmet’i de silelim, yok edelim. O zaman Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı adına geriye ne kalır? Necip Fazıl, Nihal Atsız, Nazım Hikmet Türkçenin 3 büyük ses bayrağıdır. Bizim ölçümüz, yazarların doğrularını almak, yanlışlarını kendilerine bırakmak.

Ayrıca Necip Fazıl’ın içki, kumar, dolandırıcılık gibi ahlaki zaaflarını herkes gibi ben de okudum, ne kadarı doğrudur bilemem. Zira yanında hiç bulunmadım. Bu tür zaafları onayladığıma dair bir cümlem var mı? Ayrıca yazının amacı Necip Fazıl’ın ahlaki zaafları da değil ki.

*Alper Aksoy diyor ki: “Necip Fazıl değil miydi Şeyh Sait'i, İskilipli Atıf'ı, Seyyit Rızayı kitaplarında din mazlumu ilan eden?...”: Necip Fazıl’ın bu kişilerle ilgili görüşlerine ben de katılmam. Ben yazarların her fikir ve eylemini benimseyecek, onaylayacak, alkışlayacak kadar fanatik, bağnaz bir mürit değilim. Ben insanların doğrularını alır, yanlışlarını kendisine bırakırım. Mesela Nazım Hikmet’in bazı şiirlerini severim ama Komünist değilim. Nihal Atsız’ı severim ama her fikrine katılmam. Makalemin amacı bu kişiler olmadığı için değinilmemiştir. O mesele ayrı bir yazı konusudur.

*Alper Aksoy diyor ki: “Nurullah Hoca objektiflik görüntüsünde Türkiye Cumhuriyetini kurup bizlere emanet eden İttihatçılara Necip Fazıl ağzından ateş ettirirken de tarihî bir yanılgı içindedir...": Asıl yanılgı içinde olan sensin. Cumhuriyeti kurup bize emanet eden İttihatçılar mı, Atatürk mü? Atatürk’ün yanında elbette bazı İttihatçılar var ama artık onlar, İttihatçı kimliğiyle değil Atatürk’ün projesinde yeni bir kimlik ve görevle yer aldılar.

Dönemle ilgili kaynaklarda şöyle bir bilgi yaygındır: “Atatürk başlarda İttihatçılara bir ara katıldı ama onların şiddet yanlısı tutumuna, kanlı bir harekete karşı idi. Aynı zamanda subayların partiye üye olmasını da yanlış buluyordu. Ona göre ya siyasetçi ya asker olunmalıydı. Bu talep gayet demokratik olmakla birlikte cemiyetin kuruluşundan itibaren yürüttüğü düzenin tamamen zıttı bir öneriydi. Bu tip söylemleri sebebiyle zabit Mustafa Kemal aykırı ses olarak algılandı ve cemiyete zararlı olduğu sebebiyle öldürülmesi dahi düşünüldü. 1909’da Mustafa Kemal Bey kurmay yüzbaşı olarak İstanbul’a gelen ordudaydı. Fakat İttihat ve Terakki cemiyetiyle artık bağlarını koparmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra eski İttihatçılar Mustafa Kemal Paşa'nın yönetimini kabullenmedi. Önemli isimler muhalefet safında yer aldılar ve 1926'da İstiklal Mahkemesinde yargılanarak İzmir Suikastı girişiminde rol oynadıkları gerekçesiyle idam edildiler.”

Bu durumda asıl tarihî yanılgı içinde olan ben miyim, yoksa Alper Aksoy mu?
Okuma zahmetine katılan ve okuduğunu anlayan okuyucular baş tacımdır. Ama iftira ve yalanlarla beni itibarsızlaştırmaya çalışanlara da fırsat vermem.