Medeniyet Dili Olarak Türkçe

Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı

Medeniyet Dili Olarak Türkçe
OKUMADAN GEÇME...
TÜRKÇE KONUSUNDA YENİ BİR TARİH ve ANTROPOLOJİ TEZİ KABUL ET...
Az önce "Medeniyet Dili Olarak Türkçe-Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı" kitabımızın kitle bilgisi elimize ulaştı. Eserimiz daha çok isminden dolayı, dil ve edebiyat alanındaki arkadaşlar tarafından tercih edilmiş ikinci sırayı ise felsefeciler alıyor. Benim, Lisans, master ve Doktora eğitimim özellikle Felsefe/Mantık temellidir. Bu sebeple felsefecilerin daha çok alaka göstereceğini umduğum gibi, aslında bu eserin yöntemi felsefi olarak şüphe edimini oluşturma ve oluşan şüpheyi elimine edecek ilimlerin işbirliğini aramak olarak vücuda gelmiştir ki, bu eser dil-bilim kadar tarih, sosyoloji, antropoloji içeriklerine doğru yol almıştır. Bu eseri yazarken en zorlandığım konu nitelikli ve derli-toplu bir arkeolojimizin olmayışı olmuştur mesela... Eldeki Arkeoloji disiplini ise hep yerleşik sosyolojileri keşfetmek üzere tasarlanmış hakim bilim paradigmalarını referans aldığı için göçer sosyolojilere rast geldiği yerde dikkat kesiliyor. Yazdığım kitap bu sebeple önemli... Bu kitap Türkçe üzerinden çok farklı bir TARİH tezi ve SOSYOLOJİ arayışı gerçekleştirmiştir. Bu eserde önemli şu iddialar ortaya atılmıştır.
1- Türkçe Göçer sosyoloji mensubu olduğu için dilde HAREKET, İŞ ve OLUŞ en önemli belirleyendir. O sebeple Batı dilleri gibi ÖZNE temelli değil FİİL temelli dil olarak iş görür ve FİİL temelli olması ise Türkçeyi diğer dillere karşı koruyan YAPITAŞI yani çekirdek görevini oluşturur.
2- Türkçe Kendisini yukarıda dediğimiz gibi fiiller üzerinden korur. Fiiller mutlaka Türkçedir. uzun uzun düşündüğünüzde sıfattan isime kadar bir çok kelime Türkçe'ye dışlarıdan gelmiştir ancak fiiller mutlaka Türkçe olarak korunmuştur. Yüklemlerin ağırlıklı olarak (İsim cümleleri hariç) eylem temelli olması ise GÖÇER SOSYOLOJİ mensuhbu Türkleri hem diğer tüm dillerle ilişkiye geçerek zenginleştirmiş, hem de Türkçe'yi diğer tüm dillere karşı kendi yasalarıyla koruyacak kadar yetkinleştirmiş ve dilin Koruma Ordusu resmen fiiller olmuştur.
3- Batılı bilim paradigmaları medeniyet ya da sivilizasyon kelimelerinin şehir vurgusu yani yerleşik sosyoloji temeline oturtulmuştur. Göçer Sosyolojiye daimi biçimde örtük olarak barbar imasının yerleştirilmesi karşısında bu kitapta çok açık bir medeniyet eleştirisi ortaya koyarak Batılı bilim argümanları içindeki Oryantalizm gösterilmiştir. Diğer yandan Bu kitabın devamındaki ikinci kitap hazırlık aşamasındadır. "Medeniyet Dili Olarak Türkçe-Medeniyet-Kültür tartışmalarında Göç Sosyolojisi" Burada Medeniyet eleştirisinin karşısına TÜRKÇE kavramının ne şekilde yerleştiğine şahit olacaksınız ve MEDENİYET kelimesini seçtiğimiz halde nasıl eleştirye uğradığını da fark edeceksiniz. Mesela UYGAR-YABAN gibi kelimelerin karşıtlığı üzerinden bambaşka bir medeniyet zinciri yerleşiklik yerine GÖÇ üzerinden açılmış olacak... İkinci kitap pek yakında... Serinin üçüncü ve dördüncü. kitaplarını ileride duyuracağım
4- Türkçenin sentaktik bir dil olarak herhangi bir kelimenin anlamsızlığında dahi anlam sorununu çözebildiğini dizilimselliğinin ise matematiksellik, kelime yerlerinin sıralı değişiminin ise geomtrik yapı kazandırdığını ve bunun bilim sanat ilişkisindeki yerini tarif ettiğimi göreceksiniz.
5- Bu kitapta biçimin içeriği destekleyen sanat kuramının Türkçeye uygunluğunu da tartıştım. Mesela Kalın sesli uyumu ile İnce sesli uyumunun biçimsel zıtlığının bazı kök kelimelere neden yansıdığını tartıştım KALIN-İNCE gibi... Ya da felsefesini yaparak tartıştım Olmak-Ölmek gibi... Olmak varlığa geliş süreci iken Ölmek yokluğa gidiş sürecidir mesela... Sizlerin hafızasına, eleştirisine emanet ediyorum esenlikler.