Krizin Ortasında “Fırsatı” Değerlendirebilecek miyiz?

Bu anlamda adil dönüşümü destekleyen politikaların tasarlanması büyük önem arz edecek.

Krizin Ortasında “Fırsatı” Değerlendirebilecek miyiz?

COVID-19 sonrası ülkelerin gündemine ekonomik durgunluğu hareketlendirmek için farklı stratejilerin belirlenmesi konusu gelecek. Bunlar belirlenirken ülkelerin ellerinde iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji dönüşümünü hızlandırmak için tarihi bir fırsat olacak.

YAZI: Dr. Değer SAYGIN, SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi Direktörü

2019 yılı sonunda enerji sektöründen kaynaklanan toplam karbon emisyonları 33 gigaton seviyesinde kaydedildi. Son iki sene boyunca yaşanan artışa kıyasla emisyonların 2019 yılında sabit seyretmesinin altında yatan nedenler arasında elektrik sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrik üretiminin artışı öne çıkıyor. 2020 yılında ise, enerji talebinde kayda değer bir düşüş oldu. Bu düşüş sebebiyle yıl sonuna kadar karbon emisyonlarında da bir azalma bekleniyor. Emisyonlardaki düşüşün nedeni, temiz enerji teknolojilerinin uygulama hızındaki artıştan ziyade COVID-19 sebebiyle yaşanan ekonomik durgunluğa dayanıyor.

Emisyonlar açısından gidişat olumlu gözükse de, iklim değişikliğiyle mücadelede 2020 yılı ve sonrası için önemli soru işaretleri gündeme geliyor. COVID-19 virüsü ortaya çıkana kadar özellikle 2020 yılı için iklim değişikliği dünya gündeminin merkezindeydi. Özellikle Kasım ayında İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenmesi planlanan fakat COVID-19 nedeniyle ertelenen 26. Taraflar Konferansı (COP26), Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşılmasında bugüne kadar gelinen noktanın değerlendirmesi ve iklim taahhütlerinin yenilenmesi açısından önem arz ediyordu. Bu öteleme iklim müzakerelerini geciktirmenin yanı sıra, yeni iklim politikaları ve inisiyatiflerinin ne zaman alınabileceğiyle ilgili de soru işaretleri yaratıyor. Öte yandan hâlâ ülkelerin iyileştirilmiş ulusal emisyon azaltım taahhütlerini 2020 yılı içinde sunmaları bekleniyor.

Bir diğer konu ise karbon emisyonları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki. 2019 yılında küresel ekonominin bir önceki yıla kıyasla %2,9 büyümüş olması, aynı yılda emisyonların ekonomik gelişmeyi yavaşlatmadan azaltılabileceğine işaret eden olumlu bir gösterge oldu. Fakat 2020 yılı sonunda beklenen emisyon düşüşü benzer bir eğilimi takip etmiyor; zira emisyonlar ekonomik durgunlukla birlikte düşüyor. Bu ilişki de, seragazı emisyonlarının ekonomik aktiviteyle ne kadar yakın ilişkisi olduğunu ve emisyonları sadece teknolojik gelişmelerle azaltmanın aslında ne kadar zor olduğunun altını bir kez daha çiziyor. Bunun bir göstergesi son 15-20 yıldır elektrik sektöründe fosil yakıtların toplam üretimdeki payının %65 gibi bir seviyede sabit kalması ve elektrik üretiminin son 10 yıldaki küresel karbon emisyonları artışına en yüksek katkıda bulunan sektör olması. Yenilenebilir enerji yatırımlarında her sene bu kadar yükselme yaşanıyor olmasına rağmen, ekonomik büyüme ve nüfus büyümesi sebebiyle artan talebi karşılamak için bazı ülkeler hâlâ fosil yakıtlara yatırım yapıyor. Bu sonuç, iklim değişikliğiyle mücadelenin ancak enerji dönüşümünün sunduğu enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve elektrifikasyonun sunduğu tüm teknoloji araçlarıyla yapılabileceğine işaret ediyor. Temiz enerji teknolojilerini hayata geçirecek finansman, politika ve piyasa iyileştirmeleri bu bakımdan ayrıca önemli.

COVID-19 sonrası ülkelerin gündemine ekonomik durgunluğu hareketlendirmek için farklı stratejilerin belirlenmesi konusu gelecek. Bunlar belirlenirken ülkelerin ellerinde iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji dönüşümünü hızlandırmak için tarihi bir fırsat olacak. Ekonomik durgunluğu hareketlendirecek finansal paketlerin merkezinde çevresel açıdan sürdürülebilir, eşitlikçi ve dayanıklı bir toparlanma sürecini amaçlayan, yeşil teşvikleri ve yeşil iyileşme yollarını içeren bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Fosil yakıtlar, elektrik, binalar, ulaştırma ve otomotiv gibi enerji dönüşümünde önemli rol oynayan sektörler için öngörülecek iyileştirme programları, düşük karbonlu bir geleceğe geçişi hızlandırmayı amaçlayabilir. Stratejiler ve programlarla birlikte maliye politikalarının da geliştirilmesine ihtiyaç duyulacak. Bu anlamda adil dönüşümü destekleyen politikaların tasarlanması büyük önem arz edecek.