İşkur Yazılı Değerlendirme

Ancak işsizliği azaltmak için yapmış olduğu aktif işgücü politikasının işlerliği tartışma konusudur. 

İşkur Yazılı Değerlendirme

İSTİHDAM GARANTİLİ MESLEK EDİNDİRME KURSLARINDA İSTİHDAM SORUMLULUĞUNUN YÜKLENİCİYE BIRAKILMASI YÜKLENİCİYİ ZARARA UĞRATMAKTADIR.

4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Yasası'na göre İŞKUR, istihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmek kurulmuştur. Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu olup, özel hukuklarına hüküm tâbi, tüzel kişiliği haiz, idarî ve malî bakımdan özerk bir kamu kuruluşudur. 

Kurumun görev alanları, iş gücü piyasası verilerinin yerel ve ulusal dağıtılması, işücü arz ve talebinin gönderilmesi; iş ve iş analizlerinin yapılması, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri, işsizlerin ve istihdamdakilerin istihdam edilebilirliğini artırmak için işücü yetiştirme, mesleki eğitim ve işücü uyum programı çalışma ve işlerime hizmetleridir.

Bu amaca uygun olarak İŞKUR, aktif politikalar istihdam edilebilirliğin artırılması ve işücünün niteliğinin arttırılması `` yoğunlaştırılmış mesleki eğitim programlarını yürütmektedir. Bu programlar arasında istihdam garantili meslek edindirme kursları vardır. Ancak işsizliği azaltmak için yapmış olduğu aktif işgücü politikasının işlerliği tartışma konusudur. 

“İstihdam garantisi” ifadesinden; kursları başarı ile bitiren kursiyerlerin, yetiştirildikleri mesleklerde tam işe yerleştirilmeleri anlaşılmalıdır. Yarı zamanlı, periyodik çalışma, yevmiyeli eleman, fazladan eleman gibi kısmi çalıştırmalar - bu kurs veren- istihdam olarak kabul edilmemekte ve bu işe işe yerleştirilen kursiyerler istihdam edilmiş sayılmamaktadır. Bu ise; Talebe göre bu kurslarda ders vermekte olan kurslarda, bu tarz isteyenler isteyenlerin zorunluluğunu gerçekleştirememe endişesine neden olmaktadır. 

Aktif politikalar işsizleri piyasasının piyasasında piyasada mevcut hale getirmeye ve işgücü piyasasında işleyen işsizleri işsizba yerleştirmeye çalışır. İşletmelerin beklediği esneklik, sürekli değişmesi ve sürekli yenilenmedir. Bu beklenti işçinin ve emekçinin tüm hayatına dair bir denetimi beraberinde getirmektedir. Kendi kontrolü değişime maruz kalan işsizlerin, işletmelerin beklenti ve istemlerine uyarak dönüşüm geçirmeyi başaramazlarsa ya da başarmaya gönüllü değillerse bu kişiler işsiz kalmanın zorlu yanı koşulları sıra “başarısız” yaftasıyla da mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır.

Aktif emek piyasası politikalarının sonuçlarına bakıldığında işsizlik azalmamakta işsiz olan yer değiştirmektedir. Uluslararası uygulamalara göre, bu tür desteklerin kapsamından çıkan çalışanın işine, işveren tarafından son verilmekte ve yerine program tarafından başka bir işsiz işe alınabilmektedir. İkame etkisi olarak ifade edilen bu durum işsizliğin değişmesine neden olacaktır. Uygulamalara bakıldığında ücret ve istihdam destekleri, programa katılanlara uzun süreli ve düzenli bir iş ilişkisi sağlayamadı gibi düzenli istihdamı da azaltma potansiyeline sahiptir Teşvik süresi sona erer ermez işveren işçiyi işten çıkararak yerine yeni bir işsizi alabilmektedir. İşsizler, sertifikalı işsizler gelmektedir.

İŞKUR izlemiş aktif iş gücü politikasında, istihdam garantili meslek edindirme kursu sonunda başarılı olan kursiyerlerin en az% 50'sinin, sınavı takip eden itibaren en fazla 90 gün içinde işbirliği yapılan kurum veya kuruluş ya da yüklenici işletmek ve kursiyerlerin 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar istihdamda kalması koymuştur.

USUL VE ESAS YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRMELER

İŞKUR'un Eğitim Hizmetleri Sözleşmesinde;

10.9. Yüklenici tarafından yükleniciye sözleşme bedeli tamamen yerine getirilmemesi durumunda, bloke edilmiş olan% 20 tutarındaki sözleşme bedeli İdare tarafından yükleniciye ödenmeyecektir.

10.11. İstihdam yanında yer yerine getirilmemesi halinde ise işe yarayan onun bir kursiyer için, kursiyer zaruri gideri ve kursiyer sigorta prime gideri tamam kurs giderinin kurs bitirme kursiyer başı çevrilmesi ile ilgili maliyet yüklenicilerden başka alacaklarından mahsup edilir. 

10.12. Kurslar tamamlandıktan sonra sorgulanan yerine getirilmiş olması; kurs başından itibaren yükleniciler tarafından kursiyerlerin 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar işe yarayacak hizmet döküm belgesi, işe giriş bildirgesi, imzalı ücret bordrosu ve / veya banka şubesinden ödeme dekontu / ekstresi ile ücret bordrosunu İl / Şube Müdürlük altılarına ay içinde ibraz edip / etmemesine göre değerlendirilerek belirlenecektir. Bloke tutar bu değerlendirmeye göre ödenecek veya ödenmeyecektir.

29.11. Eğitim programlarından keyfi olarak ayrılmaların önlenmesi için, eğitim programına katılan kursiyerlerden imzalı taahhütname verilecektir. Kursiyerlerin 18 yaşından küçük olgun halinde, taahhütname velisinden alınacaktır.

29.13. Kursiyerlerin eğitim programına tam olarak devam etmeleri zorunlu olup, kursiyerlerin devamlarından bizzat yüklenici sorumludur.

Mevcut olan sözleşme yükleniciye haksız sorumluluk yükleme bağlantılıdır.

İŞKUR yükleniciden kursiyerlerin en az% 50 sini istihdam etmesinin beklenmesi, istidam edilen kursiyerlerin 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar yerleştirildikleri işyerlerinde çalışmasının beklemesi ve yeterli sağlanamadığı yükleniciden kursun kursun kursun ve eğitimin gerçekleştirilebilmesi için ödenekten ödedemeyen kursiyerlerin geri yüklenemeyen kursiyerlerin yükleniciden istenmesinin hakkaniyete aykırılığının yanı sıra bu durum bir çok olumsuz sonucu da beraberinde getirir.

Öncellikle yüklenicinin görevi sağlamak olmamalıdır. Yüklenici mesleki eğitim veren kurslar açıp başarılı kursiyerlere sertifikalarını onların meslek edinmelerini sağlar. Mesleki eğitim kurslarında diğer kurslarda olduğu gibi kursiyerleri istihdam etme zorunluluğu bulunmamalıdır. Bu kursları tamamlayan kursiyerler mesleki bilgi ve becerileriyle işücü piyasasında özgürce iş seçimi yapabilmelidir. 

Kişinin istenen garantili meslek edinme kursuna katılması bu kurs sonunda başarılı olması ve bir meslek edinmesi iş yeri seçimi yapamamasına ve yerleştirildiği işyerinde mahkum bırakılmasına sebep olacak şekilde ada bir cezaya dönüşmesi anayasal temel hak ve özgürlükler çerçevesinde mümkün değildir. 

Kursa katılan kursiyerler kendi istekleri; kurstan yeterince verim olacak alamadıklarını düşündükleri için ya da o mesleği uygun bulmadıkları için o işte çalışırlarsa mutsuzları endişesi yaşadıkları için kurs sonunda başarılı olsalar bile çalışmaktan imtina edebilirler. Bu onların anayasal bir hakkıdır. Kursa katıldıkları için mecbur bırakılamazlar. Yüklenicilerin başvuruculara kurs bitiminde yapılacak sınav başarılı olursanız çalışmak zorundasınız ya da ancak kurs bitiminde çalışmayı deneyebilirsiniz kursa yapabilirsiniz gibi bir ön koşul koymasının kabulü ne kadar mümkün İŞKUR'un gerçekleştiricilere kursa katılıp başarılı olanların en az% 50 sini olacak ediyorsanızara uğramazsınız şeklinde koymuş olduğu ön şart da o derece kabul edilemez bir şarttır.

Yükleniciler İŞKUR ile iş birliği içine girerek işsizlere eğitim uygulayacakları meslek edinmelerini sağlamak bu sağlandıktan sonra da istihdam etmek üzere anlaşmış olsalar bile bu eğitim sonunda başarılı olan kursiyerlerin çalışmayı reddetmesi nedeniyle yükleniciler zarara uğratılmamalıdır. 

KURSİYERLERİN KURS BİTİMİNDE BAŞARILI OLMALARI HALİNDE İSTİHDAM EDİLMELERİ 3 AYDAN AZ OLMAMAK ÜZERE KURS SÜRESİNİN YARISI KADAR İSTİHDAMDA KALMAYA ZORLANMALARI ANAYASANIN “ZORLA ÇALIŞTIRMA 18. MADİDİNİ”.

Kursiyerlerin 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar istihdamda kalmaya zorlanmaları ve kurs bitiminde yerleştirilen işlerde çalışma mecburiyetinde bırakılmaları anayasaya aykırıdır. Kursiyerler kurs sonunda başarılı olmuş ve herhangi bir işe yerleştirilmiş olsalar o işyerinde 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar takip zorlanamazlar.

Anayasanın “Zorla Çalıştırma Yasağı” 18.maddesi “ Hiç kimse zorlaılamaz . Angarya yasaktır. " ifade edebilmek için herhangi bir sebeple çalıştırılmaya zorlanamayacağını ifade etmektedir.

Anılan o ilk paragrafı şöyledir:

Çalışma, iş görme serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet, diğer bir deyimle serbest iradeyle üstlenilen bir yüktür. Bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin, iradesi faaliyette bulunmaya mecbur bırakılması hem kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur; hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. Bu nedenledir ki kimsenin birinci fıkrası zorlamayı çalıştırmayı çalıştırmaktadır. Bu fıkra ile aynı zamanda “Angarya yasağı” da getirilmiştir. "Angarya", zorla çalıştırılmasıdır. "

Zorla çalıştırma yasağı, Anayasamızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) yer alan bir yasaktır. Ancak tanımı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından kabul edilen 29 No'lu sözleşmenin 2. maddesinde “bir soru sormak olmadan mecbur kalmak tüm iş veya hizmetler”şeklinde yapılmıştır. Tanımdan anlaşılacağı gibi, zorunlu çalışma köleliğin izlerini araştırıyor. Kişi, karşılık olarak ücret alsa, gönülsüz bir şekilde çalıştırılmaktadır. Çalışma, iş görme, serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet, diğer bir deyimle serbest iradeyle yüklenilen bir yüktür. Bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin iradesi faaliyette bulunmaya mecbur bırakılması, kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur; hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. 

Zorunlu çalışma "çalışma hürriyeti" ve "serbest iş seçme hürriyeti" gibi insan haklarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu iki tabirden anlaşılan, kişinin serbest olarak, kendi Özgür iradesi ile işini seçebilmesidir. Eğer kişi herhangi bir işte zorla çalıştırılıyorsa, bu işten bir ücret sağlasa bile, çalışma hakkı zedelenmiş, ihlal edilmiş sayılır. Bu nedenle genel olarak demokratik ülkelerin anayasa ve yasalarında ve insan haklarıyla ilgili uluslararası belgelerde zorunlu çalışma yasaklanır.

Zorunlu çalışma seçme hürriyetini engellemektedir. Bunun için zorunlu çalışma verimlilik düşmekte, denetimin artırılması ihtiyacı ortaya çıkmakta ve bu, işe yaramazlık artmakta, psikolojik, sosyal ve siyasi sonuçları doğmaktadır. Onun hepsinde ortak olan unsur, bunun gayri insani olduğu, acılara yol açtığı ve kötü doğurduğudur.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4.maddesi “Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı” düzenler buna göre

  1. Hiç kimse köle ya da kul tutulamaz

  2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu tutulamaz. 

  3. Dergi haller, bu madde anlamında “zorla çalıştırma ya da zorunlu çalışma” sayılmaz: 

a) Bu bağlamda 5. maddesinde öngörülen koşullara uygun olarak tutulu bulunan bir kimseden, bulunduğu yerde veya şartlı tahliyeden yararlandığı süre içinde olağan olarak yapılması istenilen bir iş; 

b) Askeri herhangi bir hizmet veya vicdanî reddin meşru sayıldığı rapor, vicdanî reddi seçen kişilere zorunlu askerlik hizmeti yerine gördürülebilecek başkaca bir hizmet; 

c) Toplumun hayat veya refahını hizmetinde sunulduğu tehdit eden kriz veya afet hallerinde; 

d) Olağan yurttaşlık başlıkleri kapsamına giren her türlü çalışma veya hizmet 

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sürdürülebilir bir kavram olan zorla çalıştırma, dünyanın çocuklarının da dahil olduğu, uluslararası toplum tarafından da kabul edilmiş bir kavram olup şu unsurları içermektedir: 

  1. Bireyin kendi özgür iradesi çalıştırılması.

  2. İşverenler veya aracıları ile şiddet, tehdit veya sürekli borçlandırılarak çalıştırılması.

  3. Kimlikleri veya pasaportlarının yetkililere ihbar etme tehdidiyle işverenlerin veya aracılarının elinde tutulması. 

Zorla tüm insanlar için temel hakların hakların ihlal edilmesine ve özgürlüğüne kavuşturulmasına neden olmaktadır. 

Anayasanın çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. 48.maddesi “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” diyerek çalışma hürriyetini anayasal güvence altına alınmıştır.

Herkes, dilediği çalışma çalışma hürriyetine ve hakkına sahiptir. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve angarya yasaktır. Aynı şekilde kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Zorla çalıştırma Türk Ceza Kanunu suçtur. Türk Ceza Kanunu;

Madde 117- (1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlâl eden kişiye, mağdurun şikâyeti hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

(2) Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek üçüncü yıla kadar ücretsiz olarak veya hizmet ile açık bir şekilde açık bir şekilde orantısız bir başkası çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama tâbi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası verilir.

(3) aşkı fıkrada belirtilen durumlara düşürmek üzere bir kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden başka bir yere nakleden kişiye de ceza verilir.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka yerde anlaşmalar kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına olan kişiye altı aydan üç yıla kadar hapisası verilir.

Şeklinde sonuç verildiğinde anayasal bir hakkın ihlalini cezalandırmıştır.

Anayasanın 49. maddesinin 2. fıkrasında “Devlet, çalışanların hayatını yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” cümlesi Anayasa Mahkemesinin yorumuyla, devlete yüklenen bu sorumluluk devletin herkesi yerleştirme zorunluluğunu ve bireylere devlete karşı ileri sürülebilecek bir hak olarak öngörülmez. 

Meslek edindirme kurslarıyla meslek edinen kursiyerlerin kursa katıldıktan sonra herhangi bir işte çalışmayı istememleri onların özgür iradesiyle karar verebilecekleri bir seçimdir. Bu kursiyerle okuma zorlanamayacakları gibi çalışmak istememeleri koşulsuz sağlanamadığı birlikte yükleniciye yaptırımlar hukuka aykırılık teşkil eder. 

İŞKUR İLE MESLEK EDİNDİRME KURSLARI ARASINDA İMZALANAN SÖZLEŞMELER NİTELİĞİ GEREĞİ İDARİ SÖZLEŞMELERDİR. ÇIKACAK BİR UYUŞMAZLIKTA GÖREVLİ MAHKEME İDARİ YARGI KOLUNDAKİ İDARE MAHKEMELERİDİR.

Söz konusu uyuşmazlıkla ilgili görevli mahkeme idare mahkemeleri olmalıdır. Dava hatalı yargı kolunda açılmıştır. İdareler çeşitli kamu hizmetlerini yerine bizzat kendi kişisel ve maddi olanaklarından yararlanabileceği gibi bir özel kişiye ya da özel hukuk tüzel kişisine de görüşrebilir. Bu ikinci yol tercih edildiğinde, hizmetin ifası sözleşmeler akdetmek şart. Bu sözleşmeler kendi içinde sözleşmeler ve idarenin özel hukuk sözleşmeleri olmak üzere ikiye ayrılır. Kamu hizmetlerinden birinde yürütme araştırmasında idarenin taraf olduğu bir sözleşme ile karşılaşıldığında, bunun idari sözleşme mi yoksa idarenin özel hukuk sözleşmesi mi tespit etmek için çeşitli kriterlere çeşitli kriterlere duyulmaktadır. Sözleşmelerin nitelendirilmesindeki kriterler icra safhasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak norm önem arz eder. Eğer bir sözleşme idari sözleşme olarak nitelendirilmişse, özel hukuk sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise bu varsayılan adli yargının görevli olduğu kabul edilmektedir. 

Bir kamu tüzel kişisi ile bir özel kişi arasında sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için ya da bu sözleşmenin “bir kamu hizmetinin yürütülmesi” ya da bu sözleşmenin “özel hukuku hükümler içermesi” gerekir. Özel hukuku aşan hükümlerden bir özel hukuk sözleşmesinde tarafların serbest iradeleriyle kabuleyecekleri nitelikteki kayıt ve şartlardır. Bu tür hükümlerin bir kısmının özel hukuk sözleşmelerine konulması hukuken mümkün değildir. Söz konusu sözleşme konusu borcun cebri icrasını, bir tarafa bazı vergi muafiyetleri hükümler bu türdendir. Özel hukuku aşan hükümlerinin diğer bir kısmı kamu yararının temelini eşitlik ilkesine aykırı ayrıcalıklar içeren, özel kişiyi denetleme yetkisi, uygulanacak fiyat tarifesini belirleme yetkisi, çalışma saatlerini belirleme yetkisi,

Taraflardan birinin tüzel kişisi olduğu bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için açıklandığı gibi ya bu sözleşme konusunun kamu hizmetinin çalışması olması veya bu sözleşmenin özel hukuku aşan rejimler içermesi gerekir. Bu iki şart (kamu hizmeti ve özel hukuku aşan hükümler şartı) alternatif şartlardır. Yani bu iki şartın aynı sözleşmede birlikte gerçekleşmesine gerek yoktur. 

İŞKUR ile edindirme kursları arasında imzalanan sözleşmeler bir tarafın idare olması ve sözleşme konusunun kamu hizmetlerinin kullanımında sözleşmedir.

UYUŞMAZLIK HALİNDE ADLİ YARGI KOLUNUN GÖREVLİ OLDUĞU KABUL EDİLSE BİLE İDARENİN SUNMUŞ OLDUĞU TEK DELİL YÜKLENİCİYE YETERLİ İSTİHDAMIN SAĞLANAMADIĞINA İLİŞKİN TEBLİĞ ETTİĞİ BORÇLANDIRMA YAZIS.

Rekabet kategorisinde söz konusu olduğunda görevli mahkeme idare mahkemeleridir. Uyuşmazlığa yargı kolunun adli yargı olduğu düşünülse bile Hukuk Muhakemeleri kanununa göre senede faullerin incelenmesinde yarar vardır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Senetle ispat zorunluluğu başlığını taşıyan 200. maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, devri, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki veya iki bin beş yüz Türk Lirasını geçtiği senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir ödeme iki bin beş yüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. " hükmü havidir. Bu hüküm nazara başka bir başka delile dayanılamayacağı anlaşılmaktadır. 

SONUÇ OLARAK

  1. İŞKUR ile meslek edindirme kursları arasında sözleşme sözleşme kamu hizmetinin hizmetinin kapsamında olduğu için idari sözleşmedir. Görevli mahkeme idare taraf aracılığıylalar arasında uyuşmazlıklarda görevli mahkeme idare mahkemeleridir.

  2. Kursiyerlerin edindirme kurslarına katıldıktan sonra meslek edindirme kurslarına çevirip çevirerek 3 aydan az olmamak üzere kurs süresi kadar istihdamda kalması zorlanması Anayasanın 18. maddesinde hüküm altına alma “zorla çalıştırma yasağınınmaya” sokmaktır. Kişiler kurs bitiminde çalışmayı veya çalışmamayı tercih edebilirler. Kimse sadece bir kursa katlanmak için çalışmak zorunda bırakılamaz. Çalışmayı tercih etseler bile iş yeri seçiminde özgürce karar verebilmelidir. Kursiyerlerin kurs bitiminde başarılı halinde çalışmayı tercih etmeleri halinde yeterli istihdama ulaşılamadığı karşılaştırmasıyla yüklenicilerin zarara uğratılmaması gerekir.

  3. Uyuşmazlık konusunun çözümü için adli yargı kollarına başvuruda bulunulsa Hukuk Muhakemeleri Kanununda uyuşmazlık konusunun değeri 2500 TL'yi aştığından senetle ispat edilmesi gerekir. Ancak idare; Kullanıldığı evrak ve işlemler olup olmadığından, bir delil sunma programında bu yönüyle kapatılıyor.

  4. Başvuru çözümü için idari başvuruda bulunup, bir idari işlem yaratılarak konuyu idare mahkemesine sunulacak uygun olacaktır. İŞKUR mevzuatında TÜRKİYE İŞ KURUMU İŞGÜCÜ UYUM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ (Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2008 Resmi Gazete Sayısı: 27097 6. Mükerrer) (Sadece 24 ve 25.) iptali için Danıştay'a doğrudan başvuru başvurusu zorunludur.

Hukuki görüşümüz bilgilerinize saygıyla sunulur. 05/03/2018

Av. Murat Turgut MİNAR

https://www.minarlaw.com/post/iskur-yazili-degerlendirme