İLETİŞİM HEVESİ VE İLETİŞİM KESME HAKKI

Elektronik haberleşme ve sosyal medya üzerinden iletişim hayatımızı büyük ölçüde değiştirdi

İLETİŞİM HEVESİ VE İLETİŞİM KESME HAKKI

Elektronik haberleşme ve sosyal medya üzerinden iletişim hayatımızı büyük ölçüde değiştirdi. Yaş grubu kaç olursa olsun insanlar kendilerinin bilgi, düşünce ve hatta özel hayatlarıyla alakalı konuları paylaşmak istediği gruplarla sesli ve/veya görüntülü iletişim kurmaktalar. Tabii irtibat kurduğu grupta bulunan insanların paylaşımlarından da bir çok haber, bilgi edinmekteler.

Sosyal medya mecraları olmasa herhangi bir iletişim kurmayı düşünmeyeceğimiz çocukluk arkadaşlarımızla, okul, iş, askerlik gibi alanlarda eskiden beraber olduklarımızla iletişime geçiyoruz. Bir dernek, platform, siyasi, sosyal veya dini müşterekliğin buluşturduğu; ortak bir hobinin, sanat, spor gibi bir meşguliyetin bir araya getirdiği gruplar içinde de yer alıyoruz.

Facebook, Twitter, Instagram gibi mecralarda eskiden olsa mahrem sayacağımız, kendi özelimizde saklayacağımız duygu ve düşüncelerimizi ve hatta özel hayatımızın belli kesitlerini de paylaşıyoruz.

Buralardan kimlerle beraber olduk, ne yedik, ne içtik, ne giydi isek kalabalıklarla paylaşıyoruz. Bunların özel hayatın gizliliğini ihlalden doğan sakıncaları olsa da muhtemelen dört duvar arasındaki yalnızlığımızı azaltan bir cazibesi olmalı.

Bu mecralarda yer alan kişilerin çoğunda bir bağımlılık yarattığı, internetin kesilmesi, hastalık, tatil gibi bir sebeple bir süre sosyal medya irtibatı kesilenlerde psikolojik sorunlar yaşandığı biliniyor.

Bir de e-posta, Messenger gibi mesajlaşma araçları yanında WhatsApp, Telegram gibi iletişim araçları var. Bunlar sadece kişisel değil, belli grupların kendi iç iletişimi için de kullanılmakta.

Bu gruplarda bazen grubun kuruluş amacı dışında paylaşımlar yapıldığında tartışmalar ve gruptan kopmalar gözlenebiliyor. Üyelerinin ortak duygu, düşünce, ideal, zevk içinde olduğu bazı gruplar ise üyeleri açısından çok verimli ve içinde olmaktan mutlu oldukları bir ortam yaratabiliyor.

*************************

İŞ HAYATI İLE ÖZEL HAYATIN SINIRLARI

İşyerlerinde “dijitalleşme ve çeşitli teknolojik cihazlar, belli amaçlar için elektronik ortamda kurulmuş gruplar işçi ve işverenlere ekonomik ve sosyal faydalar sağlamaktadır.” Bu araçlar sayesinde çalışmada esneklik ve özerklik artmakta, işe gidip gelme süreleri kısalmaktadır. Bunlar olayın faydalı yönleri.

Ama burada yepyeni bir sorun ile karşılaşıyoruz.

Normalde mesai saatleri dışında bir müdür maiyetinde görev yapan bir çalışanını fevkalade haller dışında aramaz. Kimse iş ile alakalı olarak evde istirahat eden iş arkadaşını olur olmaz rahatsız etmez. Kafasına bir soru takılan arkadaş/ müşteri/ müvekkil gece saat 10’dan sonra telefonla aramaz.

Ama elektronik haberleşme araçlarıyla bütün bunlar çok kolaylıkla yapılabilmektedir.

İşveren veya amirler çalışanlardan, mesai saati dışında ve tatil günlerinde, e-posta veya WhatsApp mesajı gibi araçlarla, belli işleri yapmasını istemektedir.

Özellikle korona salgını sürecinde evden çalışmanın da yaygınlaşması ile “özel hayat ve iş hayatı arasındaki sınırların bulanıklaştığı”; işverenlerin çalışanlarından “her zaman erişilebilir olmalarını beklediği” bir süreci yaşıyoruz.

“Sürekli bağlı, her zaman açık ve göreve hazır olma kültürü ile sonuçlanan” bir iş hayatı modeli gelişiyor.

Böylece “işin yoğunlaşması, çalışma saatlerinin uzaması, iş ve özel hayat arasındaki sınırların aşınması gibi” sorunlar ortaya çıkıyor.

*************************

BAZEN İRTİBATI KESMEK LAZIM

Çalışanlar mesai saati dışında beden ve ruh olarak iş hayatının dışında kalmak suretiyle dinlenebilir. Böyle olmayıp, sürekli bağlı ve her zaman erişilebilir olmak, özel hayat ile iş hayatı arasındaki sınırları kaldırıyor. Çalışanlar yeterince dinlenme imkânından mahrum kalıyorlar.

Araştırmalara göre, bu şekilde çalışanlar “kaygı, depresyon, tükenmişlik gibi çeşitli sağlık sorunları” yaşıyor.

İş hayatında yaşanan bu gelişmeler ışığında yeni bir kavram üretildi. İngilizce “Right to disconnect” denilen ve “iletişimi / irtibatı kesme hakkı” diye tercüme edebileceğimiz bir hukuk kavramı doğdu.

Bu hak “kişilerin işten kopma ve öncelikle mesai saatleri dışında e-posta veya mesajlar gibi işle ilgili elektronik iletişimlere girmemesine ilişkin geliştirilmiş bir insan hakkıdır.”

Ocak 2021 ayında, Avrupa Parlamentosu (AP), çalışanların hafta sonu, yıllık izin ve mesai saatleri dışında işleriyle ilgili e-posta, mesaj ve aramalara cevap vermeme hakları olduğunu kabul etti.

AP Raporunda, Avrupa Birliği (AB) çapında bir mevzuat hazırlanması çağrısı yapıldı. “Özellikle dijital araçlarla çalışanların iş saatleri dışında bağlantılarını kesebilmelerine ve evden çalışanlara yönelik iş koşullarına açıklık kazandırılmasına yönelik yasal düzenleme” yapılması istendi.

“İletişimi kesme hakkı” İLO sözleşmelerinde de yer almakta ve başta Amerika, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde olmak üzere yaygın olarak kullanılmaktadır.

*************************

TÜRKİYE NİRE, AB NİRE

Gördüğünüz gibi ABD ve Avrupa Birliği gibi ülkelerin gündemleri bizden çok farklı. Geniş anlamda işsizliğin (mevsimlik işsizler ile iş aramaktan vazgeçenlerin de eklenmesi ile bulunan işsizlik) yüzde 30 mertebesinde olduğu Türkiye’de bu tür konular fantezi gibi gelebilir.

Ama dünyanın insan hakkı olarak belirlediği bir hakkı tanımıyoruz demek kolay değil.

Ülkemizde, işsiz kalma korkusu ve evine ekmek götürme kaygısı içinde olan çalışan kesimin “iletişimi / irtibatı kesme hakkı” gibi bir talepte bulunabileceği ortam yok maalesef.

Ancak sendikal örgütlenmenin olduğu kurumsal şirket ve kuruluşlarda çok yakın zamanda “iletişimi kesme hakkının” toplu sözleşme maddelerine gireceğini öngörebiliriz.

Nitekim ilk olarak Yapı Kredi Bankası ile Basisen arasında bir ay önce imzalanan toplu iş sözleşmesine “bağlantıya geçmeme hakkı” olarak girdi.

En iyisi AB mevzuatını takip edip, orada hazırlanacak kanun çerçevesinde uyum yasası çıkartmak. Bunun için iktidarın ve muhalefetin bu konuda da şimdiden hazırlıklı olmasını diliyorum.

19 Temmuz 2021

Ruhittin Sönmez