Hayâlin derinliklerine dalan esere bir şifre kırıcı

FİLİBELİ ARAŞTIRMALARINA KAYNAK NİTELİĞİNDE

Hayâlin derinliklerine dalan esere bir şifre kırıcı

Karar dan Taner Ay ın haberine göre Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin klasik eserinin ‘şifre kırıcısı’ niteliğindeki ‘Aşk Sır Arayış-A’mâk-ı Hayâl Kitabı’ Ketebe Yayınları tarafından okura sunuldu. Turgay Anar’ın editörlüğündeki kitapta yer alan 18 makale, okurunu Filibeli’nin maksadına ve felsefesine bir adım daha yaklaştırıyor. Bu nedenle gençlere eseri okumadan önce bu kitabı okumalarını öneriyorum. Ardından N. Ahmet Özalp’ın yayıma hazırladığı ‘A’mâk-ı Hayâl’ ile hakikatın farklı aynalardaki görünümlerine bakabilirler.

TANER AY

Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin ‘A’mâk-ı Hayâl’ini 1977 yılında Türk Neşriyât Yurdu’nun 1958 baskısından okumaya başlamış, ama yarısında bırakmıştım. Yıllar sonraysa, 1984 yazında, Isparta’da askerliğimi yaparken bir gece nedense aklıma ‘A’mâk-ı Hayâl’den Aynalı Baba takılmıştı. Hafta sonlarında çarşı iznine pek çıkamadığımdan, koğuş arkadaşım Besim Dalgıç’a şehirdeki kitapçılarda ‘A’mâk-ı Hayâl’e bakmasını rica etmiştim. Hiç umudum olmamasına karşın, Besim, Tercüman’ın ‘1001 Temel Eser’ dizisinden 1973 veya 1974 baskısı ‘A’mâk-ı Hayâl’i bulup getirmişti. Bu nedenle temmuz gecelerini bölük gazinosunda kitabı okuyarak ve notlar alarak geçirdiğimi anımsıyorum.

‘A’mâk-ı Hayâl’, okurunu öyküsünün sisinde kaybeden bir kitap. Tanımlanması ve sınıflandırılması ise hiç kolay değil. Belki ‘roman tekniğiyle yazılmış felsefe kitabı’ denebilir ama, ‘rüyâ içindeki rüyâ’ metinlerinin şifrelenmesinin, ‘A’mâk-ı Hayâl’i bir ‘felsefe kitabı’ndan daha fazlası da yaptığı muhakkaktır. Zamanından çok önce yazıldığı kanısındayım. Bu nedenle de, kendisini keşfedecek, değerini ve önemini anlayacak hakiki okurlarını bir asrı aşan süredir bulamamıştır dersem, abartmış olmam. Değerli kardeşim Turgay Anar’ın editörlüğünde bu ay içerisinde Ketebe Yayınları’ndan çıkan ‘Aşk Sır Arayış, A’mâk-ı Hayâl Kitabı’nı bir ‘şifre kırıcı’ olarak değerlendiriyorum. Bu nedenle gençlere ‘A’mâk-ı Hayâl’i okumadan önce ‘A’mâk-ı Hayâl Kitabı’nı okumalarını öneriyorum. Ondan sonra da, diğer baskılarıyla değil, N. Ahmet Özalp’ın yayına hazırladığı ve Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan ‘A’mâk-ı Hayâl’ ile hakikatın farklı aynalardaki görünümlerine bakabilirler. Bu vesileyle, ‘A’mâk-ı Hayâl’e en fazla kafa yormuş kişiyi, N. Ahmet Özalp’i, on gün kadar önce kaybettiğimizi de anımsatayım.

FİLİBELİ ARAŞTIRMALARINA KAYNAK NİTELİĞİNDE

İçindeki on yedi yazı da çok önemli olan ‘A’mâk-ı Hayâl Kitabı’ beni Filibeli Ahmed Hilmi’nin maksadına ve felsefesine birkaç adım daha yaklaştırdı. Bir asrı aşan süredir sadece ‘A’mâk-ı Hayâl’ değil, yazarı Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi de ‘gölgede kalmış’tır. Ahmed Hilmi hakkında hâlâ çok az şey biliyoruz, bildiklerimizin sıhhatiyse hayli şüpheli. Yılmaz Daşçıoğlu’nun ‘Hayalin Derinlikleri ile Kurgunun Yüzeyi Arasındaki Gerilim’, Mehmet Narlı’nın ‘Delilik Velilik Bağlamında A’mâk-ı Hayâl’ ve Yasin Beyaz’ın ‘Aynalı Baba Biladü’ş-Şam’da’ yazılarındaki biyografik bilgiler belki yeni Filibeli Ahmed Hilmi araştırmalarına kapı aralarlar. Rana Senanur Doğan’ın ‘A’mâk-ı Hayâl Sözlüğü’ romanın okunması için, Rumeysa Cansever’in ‘A’mâk-ı Hayâl için Seçme Bibliyografya’sı da Filibeli Ahmed Hilmi araştırması yapacaklara kaynak oluşturuyorlar. Ömer Say’ın, Mesut Koçak’ın, Turgay Anar’ın, Beyhan Kanter’in, Ayşe Şeyma Üstün’ün, Necip Tosun’un, Ümit Yaşar Özkan’ın, Mehmet Narlı’nın, Ömer Hatunoğlu’nun, Ömer Fatih Andı’nın, Betül Sezgin’in, Sercan Ceylan’ın, N. Ahmet Özalp’in ve Yasin Beyaz’ın incelemeleri her okura yeni ufuklar açacak değerdedirler. Bunlara karşın yine de ‘A’mâk-ı Hayâl’in bir ‘Batı-Doğu’ romanı olup olmadığında şüphelerim bulunuyor…

‘A’mâk-ı Hayâl Kitabı’, ‘bir ansiklopedi gibi’, ‘bir lûgat gibi’ eser olduğundan, her münevverin kitaplığında mutlaka bulunmalıdır. Turgay Anar’ı, kitaba katkıda bulunan yazarları ve Ketebe Yayınları’nı kutluyorum. Bitirirken bir beklentimi de eklemeden geçemeyeceğim: Biliyorsunuz, ‘A’mâk-ı Hayâl’ gibi epeyce ‘şifreli’ esere sâhibiz. Bu nedenle, Turgay Anar’dan ve Ketebe’den, örneğin bir ‘Hüsn ü Aşk Kitabı’ da bekliyorum...

MEZARLIK, NEY VE TIMARHANE DAHA DETAYLI İNCELENMELİ

‘Mezarlık’, ‘ney’ ve ‘tımarhâne’ ‘A’mâk-ı Hayâl Kitabı’nda ayrı bir yazı konusu olabilirmiş. Gerçi Beyhan Kanter’in yazısında mezarlık için bir bölüm ayrılmış ama, yazı değil, sadece bu küçük bölüm, ismin anlam değişimleri açısından beklentilerimin biraz altında kaldı. Tımarhâne için de aynı şeyi söyleyebilirim. Ney ise, bilindiği gibi ‘İnsan-ı kâmil’ olma sürecini, yani ‘nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye’ basamaklarını ifâde etmesi açısında önemli bir tasavvufî semboldür. ‘Mesnevî’deki ve ‘A’mâk-ı Hayâl’deki anlamı ve etkisi budur. Bir de neyin ‘tedavi’ ve mekânları ‘mistikleştirme’ özellikleri vardır. Şâyet ‘A’mâk-ı Hayâl Kitabı’nın genişletilmiş bir ikinci baskısı yapılırsa, Turgay Anar’ın belirttiğim bağlamdaki bir incelemeyi kitaba dahil edeceğini düşünüyorum.