HAN'IM HEY !

Hikâyelerin geçtiği coğrafi alan Hazar Denizi’nin doğusu ve batısıdır.

HAN'IM HEY !

HAN'IM HEY !
Dede Korkut'un tarihimizin her döneminde görülen bilgi müşavir tipinin önemli bir temsilcisi olduğu yolundadır. Dede Korkut kökü İslâmiyet öncesi döneme dayanandin adamı, bilge, geleceklen haber veren,çocuklara isim koyan, kendisine toplumun her kesiminden derin bir hürmet beslenen, Dede Korkul, hiç bir hikayenin ana kahram anı değildir. Bütün bu farklı görüşler bir yana Dede Korkut 18. yy. a kadar sözlü rivayetlcrde(l3\ hatta sanal vasıtasıyla ve bizzat tarihî şahsiyetiyle Türk dünyasının sosyal hayatında varlığını sürdüren edebî vc ezelî Türk atası'dır. kitabın XIV. ilâ XVI. yy. lar arasında yazıya geçirildiği ortaya çıkmaktadır. Yani kitaba konulan olaylar VI yy. dan XIV yy. a kadar geniş bir zaman dilimi içinde değerlendirilmesine rağmen XIV. yy. ilâ XVI. yy. arasında yaşayan Müslüman-Türk insanının duygu, düşünce ve inanç potasında yoğrularak yazıya geçirilmiştir. Şüphesiz bu dönem de yaşanan siyasî vc sosyal hadiselerin, devrin etkili kişilerinin, şair vc sanatçılarının Dede Korkut Kitabını teşkil eden rivayetler üzerinde geniş etkileri olmuştur.
Dede Korkut Kitabı ilk defa Kilisli Muallim Rıfat Bey (1876-1963)tarafından 1916 yılınd Kitab-ı Dedem Korkut Ala Lşsan-ı Taife-i Oğuzan adıyla neşredilmiştir.Kitap ilk defa da Dresden Kraliyet kütüphanesi'nde bulunmuştur.Berlin'den getırttiren de Cenap Şehabeddin dir.İlk bilimsel çalışmayı da Muharrem Engin (1923-1995)yapmıştır.
15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiş hikâyelerin yazarı belli değildir.Dede Korkut un kişiliği üzerinde yeterli bilgimiz yoktur. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur.Dede Korkut un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlular devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür. Dede Korkut’un doğumu, mitoloji ve efsane ile süslenerek 36 ayda dünyaya gerçekleşmiştir. O, doğduğunda olağanüstülükler olmuş, mevsim değişmiştir. Tıpkı doğumu gibi Dede Korkut’un ölümü de olağanüstülüklerle doludur. Bir rivayete göre 295 yıl yaşamıştır.Hikâyelerin geçtiği coğrafi alan Hazar Denizi’nin doğusu ve batısıdır.
Hikâyelerde kopuzun yanında davuldan da söz edilir. Savaşa gitmeden önce davul çalınırken kopuz hemen hemen her Oğuz beyinin yanından hiç eksik etmediği müzik aletidir. Hatta kopuz Oğuzlarda tanınma işaretidir.
“Kitab-ı Dede Korkut”un “Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması” adlanan 2. boyunda Oğuz Türkleri’nin tarihi coğrafyası hakkında ilk bilgilere rastlıyoruz.
546 yılında isyankâr hareketleriyle Çin imparatorluğu esaretinden kurtulan, 7. yüzyıl sonlarında “On Ok budun kabilesinin başkanlığında iç çatışmalardan zaferle çıkan güçlü bir hakanlık kuran Batı Türkleri, yeni yurtta yeni komşuları olan Tohar kabilelerine karşı savaşmışlardır “Kitab-ı Dede Korkut”ta açık izleri bulunmaktadır. Sovyet türkologlarından S. O. Klyaştornı Suriye, Gürcü ve Ermeni kaynaklarına dayanarak daha 5. yüzyılda Kafkasya Albanyası ile İberya arasında Gökçe Gölü’nün kuzey tarafında “Duhar” veya “Tohar” adlı il ve bunun merkezi olan Tohar kalesinin mevcut olduğunu ileri sürmüştür. Burası eskiden “Kengerli”, daha sonra ise “Peçenekler ülkesi” olarak adlandırılmıştır. Azerbaycan Oğuzları ile bahsettiğimiz Toharlar, ayrıca onlardan bir kadar uzaktaki Avarlar arasında meydana gelen tarihi çatışmalar “Dede Korkut” kahramanı Bamsı Beyrek’in sözleriyle bu
şekilde hatırlanmıştır: “Tul tolara girdiğim, tulu Avar’ı, Doharlı’yı kovduğum... Aygır verip aldığım, tozlu katı yayım“Dede Korkut” boylarının baş kahramanı olan Salur Kazan’ın kardeşi Karagüne Bey’in Topkapı “Oğuzname”sinde gavur kalesi olarak anılan
Hunnarakert’de altı ay tutsak olarak kaldığı belirtilmiştir. Azerbaycan’ın eski toprakları olan Eski Albanya “Dede Korkut” kahramanlarının öz yurtlarının merkezini oluşturur. Destanda olayların Azerbaycan’ın eski Arran-Albanya topraklarında meydana geldiğini “Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması” boyundaki diğer hususlar da kanıtlamaktadır.
“Kitab-ı Dede Korkut” araştırmacılarının destanın coğrafyasıyla ilgili bir birine ters görüşleri günümüze dek devam etmektedir. S.Aliyarov’un “Üç Sözün İziyle” makalesi13 Oğuz yurtlarının coğrafyasını öğrenmek açısından son derece ilginçtir. Bu makaleye göre “İç Oğuz’un kökü Arran Karabağı adlandırılan topraklara kadar uzuyor”
Tüm bunlar Dede Korkut kahramanlarının Azerbaycan topraklarında İslam’dan çok çok önceleri iskan bulduklarını göstermektedir
Türklerde islamiyetin etkisi 700 lü yıllardan sonra hissedilmeye başlandığına göre Dede Korkut hikayelerine İslami unsurlar nasıl bir geçiş yapmış olabılır ?
Oğuzlar müslümanlardı da neden" Türklerle Müslümanların ilk karşılaşmalarının Hz. Ömer döneminde cereyan ettiğini ifade eden Dadan, İslâm ordusunun Türklerle karşılaştıkları vakit ne yapmaları gerektiği hususunda Hz. Ömer'e mektuplar yazıldığı sözlerine ekleyerek Hz. Ömer'in "Sakın onlar size savaş açmadıkça onlarla savaşmayın" diye emirler göndermesinin sebebi nedir ki ?
Türklerin kitleler halinde Müslüman olmaları özellikle 10. yüzyılda hız kazanmıştır. Henüz 900 tarihlerinde İtil (Volga) çevresinde bulunan Bulgar Türkleri arasında Müslümanlığa çok
büyük ilgi vardı. Nitekim İtil Bulgarları hükümdarı Almış Han, 920’de Abbasi Halifesine müracaat ederek din âlimleri ve mimarlar göndermesini rica etmiştir. Aynı tarihlerde önce Karluk, Yağma ve Çiğil boyları, ardından Oğuzlar arasında İslamiyet yayıldı. Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri ilk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlı Devleti’ni, Oğuzlar ise Selçuklu Devleti’ni kurmuşlardır. Emevi Halifeliği zamanında Müslüman Araplar, Suriye ve İran’ı hâkimiyetleri altına alarak Maveraünnehir bölgesine ulaşmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmişlerdir.
...Kuteybe bin Müslim’in Maveraünnehir’in doğusuna düzenlediği akınlara karşı Türgeş Beyleri güçlü bir direnme göstermiştir. Göktürklerin batı kanadında yer alan Türgeşler, Arapları savunma yapmaya zorlamış ve bu durum 745’de Göktürklerin yıkılmasına kadar devam etmiştir. Göktürk hâkimiyetinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çinlilerin, batıdan da Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır. (Lewis, 2005, s.175)..
Arap Müellifi El-Câhiz, II. İslam Halifesi Hz. Ömer’in Türkleri işaret ederek şöyle dediğini belirtmektedir: “Bu zararı çok, elde edilecek ganimeti az bir düşmandır”.Peki Bu söz neden çelişiyor ?Neden Hz Ömer ,Türkleri çetin bir düşman olarak görüyor?İnsanın aklına Dede Korkut'un Peygamber ile söylediği sözler sizce sonradan eklenmiş olabilir mi ??Neden Hz Muhammed anlatılırken Dede Korkut'dan bahsedilmez ? Türklere karşı oluşan tarihi Arap kini ile hep çelişki yaşanıyor ."Sizinle(siz müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası"nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir. Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.)Rasûlullah'a: Onlar kimlerdir, ya Rasûlullah diye sordular,
"Onlar Türklerdir, nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki atlarını Müslümanların camilerinin direklerine bağlayacaklar." bu­yurdu.
Şimdi Dede Korkut'un Doğum ve Ölüm tarihi Hz Muhammed ile ynı gösterilerek ne ima edilmiş olabilir ki ?
Dede Korkut hikâyelerinde İslâmiyet’ten gelen etkinin yüzeyde kaldığı ve bunun bir cilâdan ibaret olduğu yolundaki görüş ilk olarak Barthold tarafından ortaya atılmış, M. Fuad Köprülü ve Abdülkadir İnan da bu görüşe katılmışlardır.Ettore Rossi de yukarıdaki görüşlere karşılık Dede Korkut Kitabı’nda İslâmî unsurların yer yer yüksek bir seviyeye eriştiği fikrindedir .Zeki Velidi Togan, Dede Korkut İslâm’dan önce yaşamış olmakla birlikte menkıbede Hz. Peygamber zamanına da yetişmiş gösterildiğinden, onun Göktürkler devrindeki Oğuz yabguları katında bulunan bir Türk bilgesi sayılabileceği görüşündedir. Ali Şîr Nevâî, onun Türk milleti arasında büyük bir yeri olduğunu, kendisinden nice yıl önceki ve sonraki birçok şeyi haber verdiğini söyler. O aynı zamanda Kazak-Kırgız bahşılarının pîri olarak da tanınmaktadır. Dede Korkut eserde genellikle ozan olarak karşımıza çıkar. Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Korkut adlı bir şaman Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiştir.
Dede Korkut'un hayatına dair kaynaklarda yeterli bilgi olmamasına rağmen ,rivayetlerin bir birini tekrar ettiğini sizlerde bilirsiniz elbette.
Kalın Sağlıcakla
Akcan Mir
Nizamioğlu Nurlan Abbasov, “Kitab-ı Dede Korkut Destanı ve Oğuz Türklerinin İctimai-Siyasal
Kuruluşu Hakkında”, Karadeniz Araştırmaları, Cilt: 6, Sayı: 22, Yaz 2009, s.147-157.
İstoriya Turkmenskiy SSR, T. 1, Aşkabat 1953, s. 272.
Kitab-ı Dede Korkut, Yazıcı Yayınevi, Bakü 1988, s. 43.
DEDE KORKUT KİTABINDA Dİtif-TASAVVUFÎ UNSURLAR
Dr. Nevzat ÖZKAN
Tarihte Araplar ve Türk-Arap İlişkileri
Ergenekon SAVRUN/ Dr. Öğretim Üyesi, T.C. Ufuk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü
TDV Müellif: ORHAN ŞAİK GÖKYAY/Erişim Tarihi: 01.07.2020
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/dede-korkut