GECEYİ KARANLIKTAN AYIRMAK GİBİ

“Geceleyin ve gündüzün barınan her şey Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.

GECEYİ KARANLIKTAN AYIRMAK GİBİ
GECEYİ KARANLIKTAN AYIRMAK GİBİ
Nurullah Çetin
Gece ve karanlık. Hayat ve dünya, genellikle birbirine zıt ikilikler üzerine kurgulanmıştır. Hayatı ve varlığı ancak birbirine karşıt iki unsur üzerinden okuyabilir, anlayabilir ve anlamlandırabiliriz. Onun için felsefe, düşünce, din ve bilimde düalite, tezat, mukayese, diyalektik, tez-antitez karşıtlığı gibi kavramlar çok kullanılır. “Her şey zıddıyla bilinir.” İlkesi geçerli ve işlevsel bir ilkedir.
Varlık yoklukla anlaşılabilir, başlangıç sonla. Ölüm doğumla, geçicilik sonsuzlukla. Karanlık olmadan aydınlığın kıymeti bilinmez. Kötülük yoksa iyiliğin ahlaki kıymeti manalandırılamaz. Cahillik yoksa bilginin değeri fark edilemez. Çirkin varsa güzel diye bir kavram vardır. Bunlar çoğaltılabilir.
Gece ve karanlık da öyle. Bunlar aynı gibi görünse de aslında birbirine zıt iki kavram. Birbirine zıt kavramlara nasıl bir anlam ve işlev yüklenirse ona göre kıymet kazanır. Mesela gece ve gündüz kavramlarında gece olumsuz, gündüz ise olumlu bir anlamla karşılanır. Ancak yerine, zamanına ve bağlamına göre bu kavramlara farklı anlamlar yükleyerek de onları farklı bir şekilde değerlendirmek mümkündür. Bu çerçevede gece ve karanlık kavramları birbirine zıt iki kavram olarak yorumlanabilir. Geceye olumlu, karanlığa olumsuz bir anlam yükleyebilirim.
Kararmış ruhlar gece ve karanlığı birleştiriyor, aynileştiriyor, özdeşleştiriyor. Aydınlık ruhlar ise bu ikisini birbirinden ayırma idrakine sahip. Gece iyidir, verimlidir, doğurgandır. Karanlık ise öldürücüdür, çürütücüdür. Gecede karanlığı yaşamak bir felakettir. Gece, aydınlık yarınlara hazırlanmak için en uygun zemindir, fırsattır, imkândır, düşünme, sorgulama, özeleştiri, muhakeme ortamını sağlar. Durup düşünmenin en uygun zaman ve zeminidir.
Karanlık ise aydınlık yarınları hayal bile edemeyecek kadar tam bir gaflet halidir. Karanlık, bütün ümidin, inanmanın, heyecanın, beklentinin, yeni bir açılımın tam bir tıkanma anıdır. Gece, anda sonsuzluğa uzanma zemini iken karanlık, anda kaybolmak, yok olmaktır. Gece uyarır, karanlık uyutur. Gece ümittir, karanlık ümitsizlik. Gece uyanık duranların kâr ettikleri bir pazar, karanlık ise tamamen zarar ve ziyan eğlencesidir.
Gece, Hz. Musa’yı karanlık da Samiri’yi çıkardı. Gece Hz. Musa’yı insanları aydınlığa ve kurtuluşa davetçi olarak üretti. Karanlık ise Samiri’yi insanların gözlerini ve ruhlarını evrensel hakikatlara kapatan bir siyah çaput parçası olarak sürdü. Geceden süzülüp gelen Hz.Musa insanlara sonsuz ilahî hakikat meşalesini apaydınlık sunarken, karanlıklar içinden sinsizce çıkıp gelen Samiri uyduruk o buzağı heykeliyle ruhları kararttı.
Gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapananlar (Al-i İmran, 113) gecede sonsuz aydınlığa yükselenlerdir. Gece karanlığında fuhuşla, zinayla, içkiyle, kumarla, zulümle, insanların hayatını karartma amaçlı şeytani tuzaklarla meşgul olanlar yerin dibine, zifiri karanlığa mahkum olanlardır. Geceyi karanlık zannedenler ya da geceyi karartanlar, her türlü karanlık işlerinin karanlıkta sonsuza dek gizli kalacağını zannederler ama bilmezler ki “Geceleyin ve gündüzün barınan her şey Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.”(En’am, 13)
İnsanlar iki bölüktür: Geceyle dirilenler ve karanlıkta yok olanlar. Gecenin sonunda aydınlık umanlar ve karanlığa ebediyyen mahkum olanlar. Geceyle hazırlananlar ve karanlıkla ölenler.
Her meselede olduğu gibi bu konunun da ilk ve son söz sahibi meseleyi veciz bir ifadeye kavuşturmuş:
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. O da onları aydınlıktan karanlıklara sürükleyip çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” (Bakara, 257)
Bir gökyüzü görseli olabilir