Fransa'da 'İslamcı ayrılıkçılık' tartışmaları: Müslümanların hassasiyetleri iç siyaset kaygısıyla hafife mi alındı?

'Çözüm karşılıklı saygı ve anlayış'

Fransa'da 'İslamcı ayrılıkçılık' tartışmaları: Müslümanların hassasiyetleri iç siyaset kaygısıyla hafife mi alındı?
  • Çağıl Kasapoğlu
  • BBC Türkçe
  • Fransa'da sınıfta Muhammed Peygamber karikatürleri gösteren öğretmen Samuel Paty'nin öldürülmesinden sonra alevlenen radikal İslam tartışmaları, hükümetin 'İslamcı ayrılıkçılık' ile mücadeleyi öncelikli maddeler arasına koyacağını açıklamasından günler sonra yaşandı.

    Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iktidara geldikten 18 ay sonra, 2 Ekim 2020'de 'İslamcı ayrılıkçılık' ile mücadele edip laik değerlerin savunulması için bir dizi yasa geçirme planlarını açıkladı.

    Bir liderin iktidara geldikten bu kadar kısa süre içinde hem dünya genelindeki çatışma hatlarında aktif rol üstlenme hevesi, hem de ülke içinde başkent Paris'te Charlie Hebdo dergisi, Bataclan ve Nice'teki saldırılar sonrası radikal İslam tartışmalarının hala gündemde olduğu bir dönemde 'İslamcı ayrılıkçılık' ile mücadele etme planları kimileri tarafından 'fazla hırslı' görüldü.

    Macron, 2 Ekim'deki konuşmasında Vahabizm, radikal İslam ve Selefilik atfıyla "İslam, bütün dünyada kriz yaşayan bir din. Siyasal İslam'a inanmıyoruz, dünya istikrarı ve barışı ile uyumlu olduğuna inanmıyoruz" dedi.

    Ama Fransa'da aşırı sağcı Marine Le Pen ile başa baş kaldığı sandıklar yeniden kurulmaya hazırlanırken, Macron'un benzer bir çekişmeye girmeden daha geleneksel, sağcı seçmen arasında kamuoyu yaratma çabasında olduğu yorumları da yapılıyor.

    , kimilerine göre 'benzer çıkarlar peşinde olan' Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yine karşı karşıya getirdi.

    İki ülke liderinin de dış siyaset ile iç siyaseti iç içe ve paralel götürdüğü yorumları yapılıyor.

    Fransa'da Sciences Po Enstitüsü Emeritüs Profesör unvanı sahibi deneyimli siyaset bilimci Bertrand Badie, Macron ile Erdoğan'ın kullandıkları dil ve sergiledikleri tavrın anlaşılabilmesi için iki parametrenin göz önünde bulundurulması gerektiğini söylüyor ve ülke içi kamuoyu oluşturmanın ülke dışı diplomatik ilişkilerde aracı olarak kullanıldığı yorumunu yapıyor:

    "Birinci parametre, uluslararası ilişkilerde giderek yaygın hale gelen bir durum. Bu da, farklılıkları, sorunları kamuoyunda bir çatışma haline getirme eğilimi. Macron'da, Erdoğan gibi, kamuoyunu tanık olarak gösterip hükümetler arası bir sorunu 'fikir ayrılığı sorununa dönüştürme arzusu' var. Ülkelerde kanaatler, siyasi söylemlerden ve hükümetin yaptığı tercihlerden daha hızlı yayılıyor.

    "İkinci parametre ise daha siyasi. Her iki liderin de siyasi stratejileri var. Macron'un stratejisi Fransız toplumu içinde radikal İslam'a karşı görüş birliği yaratmaya çalışmak. Erdoğan tarafında ise İslam'ın savunucusu olarak ortaya koyup iç siyasetteki zorlukların üstesinden gelme arzusu var."

    Prof. Badie: Erdoğan iki alanda kazanıyor

    Profesör Badie'ye göre Erdoğan bu stratejisiyle 'iki alanda kazanım sağlıyor':

    "Dini konularda çok hassas olan kendi geleneksel seçmen tabanını kazanıyor. Ama aynı zamanda, Türk toplumunun ötesinde, ümmeti birleştirici, organize edici özelliklere sahip liderlerin giderek daha az olduğu Müslüman dünyasında Erdoğan 'liderlik' için en iyi aday. Rakibi yok."

    Badie, Erdoğan'da 'halifelik eğilimi' olduğunu söylüyor ve Müslüman dünyasındaki birliğin de 'kendi bünyesinde sağlanmasını istediğini' ifade ediyor. Badie'ye göre Erdoğan "Bunu da bugün, İslamcılık ile bir 'gerilim' halinde olan bir Batılı tarafından tehdit ediliyor gibi sunuyor."

    Fransa'da Müslüman nüfusun yaklaşık 6 milyon olduğu tahmin ediliyor. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10'una denk gelen bu oranla Fransa, Batı Avrupa ülkeleri arasında en fazla Müslüman nüfusa sahip ülke konumunda.

    Kamuya açık alanlarda burka takmak, okullarda helal yemek verilip verilmeyeceği, kamu kurumları ve kamuya açık alanlarda dini sembollerin taşınıp taşınmayacağı, plajlara burkini giyilmesi tartışmaları Fransız kimliği ve özgürlükler çerçevesinde gündeme gelirken radikal İslam'ın dini ve siyasi tanımlamalar üzerinden yapılması eleştiri konusu da oluyor.

    İç siyasette 'İslamcı ayrılıkçılık'

    Fransa'daki İslamcılık tartışmalarına, 2017 seçimlerinde merkez sağdan aday olan eski Başbakan François Fillon da katıldı. Kamuoyundan büyük oranda çekilen Fillon, sessizliğini L'Express dergisi için bozup verdiği mülakatta öğretmen Samuel Paty'nin öldürülmesine de değinip 'İslamcılık ile güç ve tam kuvvetle mücadele edilmesi gerektiğini' söyledi.

    Nicolas Sarkozy döneminde başbakanlık yapan Fillon, toplumda 'İslamcılıkla ilgili bir kriz' olduğunu ifade edip "Müslüman topluluğun önemli bir kısmı entegre olmayı, Cumhuriyet'in kurallarına uymayı ve ortak yaşama dâhil olmayı reddediyor. Okulda yaşanan durum bu genel durumun yalnızca bir sonucu" dedi.

    Macron'un 'İslamcı ayrılıkçılık' ifadesine de tam olarak katılmadığını belirten Fillon, "Entegrasyonun reddedilmesi yalnızca ayrılıkçılık değildir. Bu, Müslümanların dinin dünyasında kuralların, değerlerin, dogmaların dayatılmasıdır. Bu tabii Müslüman Fransızlar arasında bir azınlığın davranışı ama tüm dünyada da yayılmakta olan bir durum."

    Suudi Arabistan'da protestolar
    Fotoğraf altı yazısı,

    Suudi Arabistan'da protestolar

    İslamofobiye Karşı Kolektif: Macron asıl meselelerle ilgilenmek yerine Müslümanları hedef alıyor

    Fransa İslamofobiye Karşı Kolektif (CCIF) Başkanı Jawad Bachare, Fransız devletinin 'İslamcı ayrılıkçılık' söylemleriyle ve yeni yasa planlarıyla ne yapmak istediğinin anlaşılmadığını ama Müslümanlar 'hedef alınarak ayrımcılık yapıldığını' söylüyor:

    "Siyasette Müslümanları hedef alan şeyler söylediğinizde bu Müslümanları damgalamak olur. Müslümanlara karşı ayrımcılık yaratır. Biz bunu kınıyoruz. Fransa özgürlükler ülkesidir, bunların arasında dini özgürlükler de vardır ve hiçbir şey bu özgürlükleri çiğneyemez. İnsanları farklarıyla kabul etmek gerekir. Tehlikede olan bu dini özgürlükler."

    Bachare'a göre Müslüman nüfusu yönlendirmeye çalışmak da "bu özgürlüklerin çiğnenmesi" anlamına geliyor.

    Emmanuel Macron'un ülke içindeki öncelikli sorunlarla mücadele etmek yerine Müslümanlarla ilgili konuları ön plana çıkarmasını eleştiren Bachare şu yorumu yapıyor:

    "Yakın tarihte seçim var. Ciddi ekonomik, toplumsal ve Covid-19 ile birlikte sağlık sorunları varken şimdi karşımıza 'Müslüman sorununu' çıkardılar. Çünkü Müslümanları hedef almak, asıl sorunları çözmekten daha kolay.

    "Evet bir güvenlik sorunu var ve devletin bu terör sorunuyla mücadele etmek için araçlar geliştirmesi gerekiyor. Örneğin internette, nefret söylemleri, ırkçı söylemler, terör savunmaları yapılıyor, bunlar cezasız kalıyor."

    Fransız devletinin 'nefret söylemleri' ile mücadele etmesi gerektiğini ifade eden Bachare, "Asıl bunlar terörist, bunlar camiye gitmiyor. Bunlar derneklere gitmiyor. Bunlar sosyal medya kanallarında, internette toplanıyor. Bir terörist bir saldırı gerçekleştirdi diye bir topluluk hedef alınamaz bu hedefi şaşırtmaktır. Devlet mevcut yasaları uyguluyor olsaydı, Fransa'da daha az ayrımcılık, daha az ırkçılık, nefret olurdu".

    CCIF'in raporuna göre 2017-2019 arasında Fransa'da 'İslamofobik' olduğu belirlenen saldırılar, eylemler %77 oranında arttı.

    Bachare, ülkede Müslümanlarla ilgili yaşanan her polemikten sonra bu tip saldırıların arttığını söylüyor.

    Emmanuel Macron'un Aralık'ta parlamentoya getireceğini söylediği 'İslamcı ayrılıkçılıkla mücadele' yasa teklifi paketinde şunlar var:

    • Spor etkinliklerinin ve diğer dernek etkinlikleri ile faaliyetlerinin İslami öğretiler için bir cepheye dönüşmemesi için daha yakından takip edilmesi
    • Ülke dışından Fransa'ya imam gönderilmesi
    • Camilerin finansal yapılarının daha iyi incelenmesi
    • Evlerde verilen eğitimlerin kısıtlanması

    Macron, Fransa'ya ülke dışından gönderilen imamlara kısıtlama getirilmesini Şubat ayında da gündemine almıştı.

    Mulhouse şehrindeki konuşmasında amacın da 'dini kuruluşlara yabancı ülkelerin müdahalesini önlemek' olduğunu söylemiş ve "Din adına, bazılarının kendilerini Cumhuriyet'ten ayrı tutmaları ve dolayısıyla yasalara saygı göstermemeleri bir sorun teşkil ediyor" demişti.

    Ülke dışından imam getirme programı 1977'de başlamıştı. Programa dahil olan başlıca ülkeler Cezayir, Tunus, Fas ve Türkiye. Her yıl bu ülkelerden yaklaşık 300 imam Fransa'da 80 bine yakın öğrenciye ulaşıyor. Macron, 2020'nin bu imamların ülkeye son kez girdikleri yıl olacağını söyledi. Bu imamların çoğu da Türkiye'den gönderiliyor.

    Şubat ayında Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği ile bunlara bağlı vakıf ve derneklerin de Fransa'daki banka hesaplarının kapatıldığı bildirilmişti.

    Macron'un ülke içindeki halka seslenerek yaptığı değişiklikler ve çağrılar Fransa sınırlarını da aştı.

    'Çözüm karşılıklı saygı ve anlayış'

    Siyaset bilimci Badie'ye göre Macron, özellikle 'İslamcı ayrılıkçı' söylemlerinin nerelere ulaşabileceğini hesap edemedi:

    "Macron'un stratejisinde ve Samuel Paty'nin öldürülmesi sonrası izlediği siyasette zayıf noktanın da bu olduğunu düşünüyorum.

    "Emmanuel Macron, Fransız halkına sesleniyordu ama küresel dünyada, konuşması sınırları aşıp Müslüman dünyaya ulaşıyordu. Belki de, Müslüman dünyanın dine, Kuran'a, Muhammed Peygamber'e yönelik saldırılara karşı hassasiyetlerini hafife aldı.

    "Bu büyük hassasiyetleri ihmal etmesi, Fransa'ya karşı Müslüman kamuoyunu harekete geçirmek isteyenlerin işlerini kolaylaştırdı. Bunun tabi uzun bir geçmişi var. Fransa'da hiçbir zaman dışarıdaki kamuoyunun görüşleri dinlenmedi."

    Badie'ye göre özellikle 'Müslüman dünyanın lideri olarak kendini konumlandıran' Erdoğan ile Macron arasındaki gerilimin çözümü karşılıklı saygıya dayanıyor:

    "Dünyada küçük düşürme ve şiddet döngüsü var. Küçük düşürme şiddeti yaratıyor, şiddet küçük düşürmeyi güçlendiriyor. Bu kısır döngüyü kırmak ve karşılıklı saygı duymayı öğrenmek gerekiyor. Hem Türkiye, hem de Fransa tarafında.

    "Kendi hassasiyetlerimizin yanında başkalarının da hassasiyetleri olduğunu unutuyoruz. Ama bu hassasiyetler, modern uluslararası ilişkilerin bir parçası.

    "Fransa, Müslüman dünyanın hassasiyetlerini dikkate almanın avantajlarını görecektir. Ama Müslüman dünyası da, Avrupa'da, Fransa'da, başka ülkelerde olmayan kültürel özellikler ve kurumsal düzenlemeler olduğunun farkına varmalıdır."

    https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54707937