Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Ocak 16, 2021 0
Türk kadını olarak büyük başarılar elde etmeyi hedeflediğini söyledi.
Editor Aralık 2, 2021 0
İkonik Lezzetlerin Adresi Happy Moon’s İKON
Editor Şubat 10, 2022 0
Ayşe Tolga D&R İstinyePark’a konuk oluyor
Editor Şubat 6, 2022 0
“DONARAK ÖLDÜKLERİ SÖYLENİYOR”
Editor Eylül 24, 2020 0
‘Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması’na başvuran 1.468 projeden 63’ü finalde...
Editor Ocak 13, 2022 0
Hamam, havuz, sauna gibi yerlerde çıplak ayakla dolaşmayın
Editor Eylül 30, 2020 0
HES kodu olmayan otellere kabul edilmeyecek
Editor Kasım 27, 2021 0
Adeta sağlık deposu ama… Bu kurallara dikkat!
Editor Mart 31, 2021 0
Her tarza hitap eden ürünler sunan FLO’nun tüm spor aktivitelerinizde enerjinizi...
Editor Nisan 1, 2021 0
20 YILLIK DENEYİM YEPYENİ BİR HEYECANLA…
Fakat, ana dilden farklı dillerin insan zihnine ve psikolojisine etkilerine meraklı biri olarak, bugün anlatacaklarım sizin de ilginizi çekebilir.
Bazı kişilerin kendilerini Yunanca konuşurken daha canlı, İspanyolcada daha şefkatli, İngilizcede daha soğuk veya Fransızcada daha agresif hissettiklerine dair tezler var.
Örneğin, bir araştırmada ana dili Almanca olan katılımcılar İspanyolca konuşurken kendilerini daha pozitif hissettiklerini ifade etmiş.
Ya da, yazılarımda bunun örneklerini sıkça veriyorum; biliyorsunuz: Bazen duygu ve düşüncelerimizi en iyi ifade eden kavramla yabancı bir dilde karşılaşıyoruz veya tam tersine kendi dilimizdeki bir tâbiri başka dillerde bulamamanın sıkıntısını yaşıyoruz.
Çünkü, her dil, olumlu ve olumsuz deneyimlerin, kültürel konseptlerin ve kodların sözcüklere geçirilmiş hâlini oluşturuyor.
Hatırlarsınız belki, Türkçemizdeki “yakamoz” sözcüğü 15 yıl önce Almanlar tarafından dünyanın en güzel sözcüğü seçilmişti. Güneş ve ay ışığının baskın olmadığı zamanlarda su içinde oluşan ışıltıyı ifade eden bu sözcüğün kültürel özgünlük ve anlam bakımından birinciliğe lâyık görüldüğü ifade edilmişti.
Bir yazımda, yurt dışında yaşadığım dönemlerde “eksik olma” veya “eline sağlık” gibi kullanımların yerel dilde karşılığını bulamamaktan yakınmıştım. Çünkü “eline sağlık” öyle bir kullanım ki, hem teşekkürü hem emeğe duyulan saygıyı kapsar. Sıcaktır, zarafet doludur. “Eksik olma” da öyle.
Yine aynı yazımın başlangıcında da Türkçede birebir karşılığı olmayan Almancadaki “schadenfreude” kelimesinden bahsetmiştim. Schadenfreude, bir başkasının başına gelen talihsizlik karşısında hissettiğimiz gizli zevki ifade eder.
İşte, o yazıya Halil Bey bir yorum bırakmıştı. Özetle demişti ki:
“Schadenfreude gibi bir hissin bir Türkçe karşılığı olmaması o hissi çok da sahiplenmediğimiz anlamına gelmez mi? Bilakis, bizdeki “eline sağlık” tâbiri kültürümüzün dile yansımasına iyi bir örnek sayılmaz mı?”
*
“Arrival — Geliş” filmini izleyen ve benim gibi çok sevenler vardır, eminim. Farklı yapıdaki canlı türlerinin birbiriyle iletişimini ve dil kavramının felsefesini konu alan bu filmi izleyenler hatırlayacaktır; film aynı zamanda Sapir-Whorf Hipotezi’ne gönderme yapar.
Bu hipotez der ki…Dil, düşüncemizi ve dünyayı kavrayış biçimimizi belirler. Dünyayı olduğu gibi değil, ana dilimizin sunduğu biçimde görürüz.
Farklı diller ise farklı düşünceleri getirirler.
*
Neden Litvanca öğrendiğime bir cevap oluşturduğumu umarak, “Arrival” filmindeki bir soruyla (ve benim şahsi cevabımla) yazıyı bitireyim isterim.
“Hayatını başından sonuna kadar görebiliyor olsaydın bir şeyleri değiştirir miydin?”
-Evet, kızımla daha çok vakit geçirir, yakamozların daha fazla tadını çıkarır ve belki bir dil daha öğrenirdim.
Damla Ömür Tantekin
Founder of D Strategy | Advisor |Fotoğraf: Sebastien Nagy