"Everything Everywhere All at Once"

11 dalda Oscar Adaylığı

"Everything Everywhere All at Once"

Yönetmenleri ve senaristleri Daniel Kwan ve Daniel Scheinert; "Everything Everywhere All at Once" ile platform yapımlarının nasıl yükselişe geçtiğini ispatlarcasına 11 dalda Oscar Adaylığı ile karşımıza dikiliyor. Netflix için çekilen bu film, daha önce izlediğimiz yapımlara pek benzemiyor.

Evelyn hayal kırıklığı yaratan hayatının içinde debelenen, orta yaşlı Çinli bir göçmendir. O ve kocası Waymond Amerika'da bozuk parayla çalışan bir çamaşırhaneye sahiptirler, vergi müfettişi ile başları beladadır. Öte yandan Evelyn, geleneksel yaşlı babası ile Amerikan kültürüne uyumlanan kızı arasında nesiller arası kopukluğun, iletişim kazalarının da tam merkezindedir.

Eşi Waymond; Evelyn'in evreni kurtarmanın anahtarı olduğunu ona bildiren başka bir "Alfa Waymond" tarafından ele geçirilir. Tüm varoluşu yok etmek isteyen, alternatif bir evren Jobu Tupaki ile savaşmak için, insanlığın Evelyn'in alternatif benliklerinden ve yeteneklerinden faydalanması gerekmektedir.

Evelyn aslında özel olduğu için değil kelimenin tam anlamıyla, çoklu evreninin olası tüm yaşamlarının en kötüsünü yaşadığı için "Seçilmiş Kişi"dir.
Bir film yıldızı, ünlü bir şarkıcı, bir balerin, yetenekli şef olma potansiyeli içinden Evelyn, olabilecek en kötü versiyonunu ortaya koymuştur. Bu durum onun, öbür evrenlerdeki avatarlarına göre diğer tüm güç ve yetenekleriden yararlanma potansiyeli ve gücüne sahip tek kişi olmasına neden olur.

Çılgınca, iddialı, ezber bozan ve tuhaf yapım, çoklu evren temasını farklı biçimde yeni zirvelere taşıyor.

Her şey mantıklı mı?
Hayır.
Mantıklı olması gerekiyor mu?
Bana kalırsa tam olarak değil..

Yazar/yönetmen Daniellar; çoklu evrenle karşı karşıya kalan normal bir insanı absürt komedi unsurları ile sunmak bile yeterince eğlenceli fikir iken, değişik bir yapım ortaya koyuyorlar. İlginç görsel stiller ve iyi koreografiye sahip dövüş sanatları, yüksek konseptli, şatafatlı modern bir bilim kurgu öncülünde geçen komedinin içinde aslında içten bir yüzleşme, dram ve hayalkırıklıkları var. Herşeye rağmen yaşamın ve yakın ilişkilerimizin kıymetine, en önemlisi gerçek samimiyet, nezaket ve empatiye derin vurgu var.

Bu film için tek bir cümle kuracak olsam; "Rüyamızda görebileceğimiz tuhaflıklar ancak böyle inanılmaz derece de ilginç olarak perdeye aktarılabilirdi" derim.

Seveni kadar hiç sevmeyeni de olacağına emin olduğum filme; "Kendini sev, ifade et, potansiyelini gör, herşey senin elinde, iyi düşün iyi olsun..." tarzı dayatmacı kalıplar yerine, hepimizi ilgilendiren o çok önemli konuları dile getirmenin, şenlikli, bambaşka yollarını bulduğu için şans verilmesi gerektiğini söyleyebilirim.

Oscar Komitesi'nin değerlendirmesinin, gelecekte tematik olarak bu türlü filmlere direkt etkisi olacağını düşünüyorum. Merakla sonucu bekliyorum 

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology