DİNDE BİRLİK, MİLLETTE BİRLİK

Türk millet birliğinin başlıca ögeleri şunlardır:

DİNDE BİRLİK, MİLLETTE BİRLİK
DİNDE BİRLİK, MİLLETTE BİRLİK
Nurullah Çetin
          Bölücülük kişinin kendisine, varoluşuna, milletine, dinine ve insanlığa en büyük ihanetidir. Zira bölmek, parçalamak, ahengi yok etmek, kargaşa ve kaos çıkarmak, fitne ve fesada yol açmak, hayatı ve dünyayı hem kendisine, hem milletine, hem de insanlığa zehir etmektir. Biz Müslüman Türk milletiyiz. Eğer kıyamete kadar şerefli bir birey ve millet olarak yaşamak istiyorsak dinde ve millette yani İslam’da ve Türklükte birliği korumak zorundayız. Bunun için din ve millet bölücülerine karşı mücadele etmek bir zorunluluktur.
            A.Dinde Birlik: Biz Müslümanız; bizim dinimizin en büyük özelliği “tevhid dini” yani birleştirme dini olmasıdır. İslam bölücülüğe, parçalayıcılığa karşı birleştiricilik olarak geldi. Yahudiler ve Hristiyanlar asıl dinlerini bırakıp bozarak ve değiştirerek birçok tanrı icad ettiler. Yani tek bir Tanrıyı böldüler, parçaladılar, üçe, beşe ayrıştırdılar. İslam geldi yaratıcıyı tekrar tek bir “Allah”ta birleştirdi. Yaratıcı ve Tanrı bir olur, ondan başka tanrı olmaz, o da “Allah”tır dedi.
Tarih boyunca hak dinde yer almayanlar, insanlardan ve insan dışı başka nesne ve varlıklardan sahte tanrılar icad ettiler. Toplumları, insanları ezenler-ezilenler, sömürenler-sömürülenler, kapitalistler-proleterler, fakirler-zenginler, seçilmişler- sıradanlar, beyazlar-siyahlar, soylular-soysuzlar gibi tanımlarla böldüler. İnsanları sonradan edinilmiş ya da yaratılıştan gelen eğreti değerleri ve özelliklerine göre böldüler. Bütün savaşlar, çatışmalar ve kargaşalar, bu bölmelerden çıktı ve parçalanmaya yol açtı.
             İslam geldi, bütün insanları renklerine, varlıklarına, dillerine, dünyalık konumlarına, diğer eğreti nitelik ve özelliklerine bakmadan hepsini yaratıcılıktan uzaklıkta ve yaratılmışlıkta eşitledi. Artık insanların tek ortak özelliği, yaratıcı değil yaradılan olmasıydı. Yaradılan insanlar, yaradılan oluşlarının farkında oldukça saygın bir konumda oldular. Yaradılan oluşlarını unutup, zenginlikleriyle, renkleriyle, ya da başka özellikleriyle yaradan olma yani Tanrılaşma iddiasına kalkıştıkça alçaldılar, bölündüler ve kargaşaya yol açtılar.
           İslam dışı maddi güce dayalı patron tanrılar, siyasi güce dayalı kral tanrılar, biyolojik ayrıcalığa dayalı güzel tanrıların yanında İslam içi tarikat patronu gibi tanrılar da türedi. Hepsinin ortak özelliği bölücülüktü, İslam’ı bilmemek ya da uygulamamaktı.
Zira “Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha 5)” ayeti gereğince hiçbir insan kendisine tapınılacak bir tanrı değildi, herkes sadece Allah’a ibadet etmesi gerekirdi. Hiçbir insan bir başka insanın her türlü ihtiyacına cevap verebilecek bir Tanrı konumunda değildi ve herkes sadece Allaha muhtaçtı, herkese sadece Allah yardım edebilirdi. Bu ayet, insanları yaratıcılıktan yani tanrılık taslamaktan uzaklıkta ve yaradılan olmada eşitleyen bir ayettir. Ama bölücü şımarık patronlar, kendilerini tanrılaştırıp insanlara “size ancak biz yardım edebiliriz” dediler. Azgın Firavun tıynetli tanrılaşmış insanlar diğer insanlara “sadece bize ibadet edeceksiniz, yalnızca bize boyun eğeceksiniz, sadece bizim emirlerimizi yapacaksınız” dediler.
İnsanları bölüp çatıştırmada usta olan emperyalist Haçlı Siyonist odaklar, bir sürü tarikat üretip içimize salarak fitne, fesat, kargaşa çıkarıp Tevhid dini olan İslam’ı bölüp parçalayarak yok etmeye çalıştılar, çalışıyorlar.
         Bunlara karşı Allah’ta, Kur’an’da ve Hz.Muhammed’de birlik tek yoldur. Yaratıcımız Allah açıkça bölücülüğe karşı birleşmeyi emrediyor:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. (Âl-i İmrân, 103.)”
Bu dinin peygamberi Hz.Muhammed de: “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” Diyerek son derece önemli olan bu durumu sağlam bir ilkeyle pekiştiriyor.
O halde uydurulmuş dinlere değil de indirilmiş dine inanıyorsak mezhep, tarikat parçalanmalarına karşı Kur’an’da ve Hz. Muhammed’de birleşmek gibi bir zorunluluğumuz var.
             B.Millette Birlik: Dış emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri, aynı zamanda Türk millet birliğini bölüp parçalamak için bölücü fikir, kişi ve gruplar üretip ortalığa salıveriyorlar. Türklüğe, Türklere ve Atatürk’e düşman etnik gruplar üretip onları kışkırtarak millî birlik ve bütünlüğümüzü dinamitlemeye çalışıyorlar. Yani milliyetçiliğe karşı kavmiyetçiliği, millet yapısına karşı Türk düşmanı etnik grupları öne çıkarıyorlar. Etnikçi faaliyetlerini de demokrasi, insan hakları diye pazarlıyorlar. Bunlara karşı millî birlik ve bütünlüğümüzü korumak zorundayız.
Türk millet birliğinin başlıca ögeleri şunlardır:
1.Dil Birliği: Türk millet birliğini bölüp parçalamanın en önemli unsuru Türkçenin dışında başka dilleri eğitim dili, resmî dil, basın yayın dili haline getirme çabalarıdır. Amaçları birbiriyle iletişim kuramayan, anlaşamayan farklı milletler, topluluklar üretmek ve Türk millet birliğini kolayca parçalayabilmek. En tehlikeli bölücülük dil bölücülüğüdür.
Türk millet birliğinin temeli Türkçedir. Duyguda, düşüncede, bilgide, bilgelikte, hedefte, gayede, ruhta, gönülde, kalpte, işte, oynaşta, düğünde dernekte, eğlencede kavgada, askerlikte, okulda, mahallede, sokakta, çarşıda, pazarda, dükkanda, dairede, büroda, evde, dağda bayırda; her yerde anlaşmamızı, uyuşmamızı, kaynaşmamızı, konuşabilmemizi sağlayan tek iletişim dilimiz olan Türkçede birlik, bizim millet olarak var oluşumuzun temelidir.
2.Vatan Birliği: Türk milleti, millet olarak ancak bütün tasarruf hakları kendisinde olan özgür vatanının bir ve tek olarak kalmasıyla var olabilir. Vatanı elinden alınmış olan Türk milleti, millet olma özelliğini yitirir ve zamanla dağılıp gidecek kuru bir kalabalığa dönüşür. Eyaletçiler, federasyoncular, özerkçiler, kantoncular, Türk vatanını bölüp parçalamayı, her parçayı da emperyalist Haçlı Siyonist odakların kolayca kontrol edebileceği Türk düşmanı topluluklara vermeyi planlıyorlar. Bunlara karşı tek ve bölünmez Türk vatanı davamızın sonuna kadar peşindeyiz.
3.Bayrak Birliği: Dışarıdan destek alan bölücüler, Türk bayrağının dışında başka bayrakların peşinde koşarak bayrağımızı bölmeye çalışıyorlar. Bunlara karşı istiklalimizin, hürriyetimizin, tarihî mirasımızın, dilimizin, dinimizin, kültürümüzün, geleneğimizin, maddi ve manevi varlığımızın, Türk-İslam kültür ve medeniyetimizin, kıyamete kadar bir ve beraber olacağımızın simgesi olan şanlı Türk bayrağını böldürmemek, onun yanına başka bayraklar konmasına müsaade etmemek davamızın sıkı takipçisiyiz.
4.Devlet Birliği: Türk milleti ancak aynı millî ve bağımsız devlet çatısı altında var olabilir. Devletini kaybeden Türkler zamanla eriyip gitmişlerdir. Türk milletini yok etmek isteyen haricî ve dahilî bedhahlar, Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bağımsız ve millî Türk devletini yıkıp yerine ipleri Haçlı Siyonist odakların elinde olan federe devletçikler, eyaletler, özerk yapılar, kantonlar kurma peşindeler. Bunlara karşı Türk milleti kendi devletine sahip çıkacak ve güçlendirerek koruyacaktır.
5. Tarih Birliği: Bir ve bütün olan Türk tarihi üzerinden bölücülük faaliyetlerini de devreye soktular. Bir bölük Türk’e “sizin tarihiniz Osmanlı ve Selçuklu öncesi yani İslam öncesi dönemdir” dediler. Bir başka gruba “sizin tarihiniz Türklerin Müslüman olmasıyla başlar, dolayısıyla sadece Selçuklu ve Osmanlıdır” dediler. Bir başka tayfaya da “sizin tarihiniz, Cumhuriyetle başlar, öncesini reddedin” dediler. Böylece Türk millet birliği tarih üzerinden Göktürkçü, Selçuklucu, Osmanlıcı, Cumhuriyetçi diye bölündü ve bu bölünmeden Türk millet birliğini parçalama ve çatıştırma fesadı çıktı. Halbuki, ulaşılabilen en eski zamanlardan bugüne Türk tarihi bölünmez bir bütündür.
Bu bağlamda Oğuz Kağan da biziz Osman Bey de. Tonyukuk da biziz Şeyh Edebalı da. Bilge Kağan da biziz Fatih de, Atatürk de. Tarkan da bizim kahramanımız Kara Murat da. Aprınçur Tigin de biziz Yunus Emre de, Yahya Kemal de. Bütün bunlar birbirinin rakibi ya da düşmanı değil, birbirinin devamı ve kardeşidir.
Biz Müslüman Türk milletiyiz. Yani hem Müslüman hem Türk’üz. Hem dinimiz hem de milliyetimiz bize birliği, beraberliği, bölünüp parçalanmamayı emrediyor.
Din birliğinin yanında millet birliği de bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Zira hep birlikte milletçe huzurumuz ve dirliğimiz birliğimize bağlıdır.
Türk milletinin birliği ve bütünlüğü konusundaki hassasiyetini ortaya koyan Büyük Osmanlı Türk padişahı Yavuz Sultan Selim şöyle demişti:
"Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hatta bî-karar eyler beni;
İttihadken savlet-i a'dâyı def’a çaremiz,
İttihad etmezse millet, dâğdâr eyler beni"
Günümüz Türkçesiyle karşılığı şudur: “Milletimin ayrılma bölünme endişesi, Mezarımda dahi rahatsız eder beni. Saldırgan düşmanlara karşı birleşmek iken çâremiz, Birlik olmazsa, kızgın demirle dağlanmış gibi yanarım.”
Bütün bu millet birliğini bölenlere karşı Mehmet Akif Ersoy atamızın şu uyarısı son derece yerindedir:
“Girmeden tefrika (ayrılık) bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Büyük Göktürk bilgesi Tonyukuk, Türk millet birliğinin önemini veciz biçimde şöyle ifade ediyor: “Yufka olanın delinmesi, ince olanın kırılması kolaydır. Yufka kalın olursa delinmesi, ince yoğun (kalın) olursa kırılması zordur.”
Bir okun kırılmasının kolay ama bir arada olan birçok okun kırılmasının zor hatta imkânsız oluşu örneğini birçok Türk hakanı dile getirmiştir.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve gökyüzü