"DİLSİZLER HABERİNİ KULAKSIZ İŞİTESİ"

Başlığımız Yûnus'un bir mısrâı.

"DİLSİZLER HABERİNİ KULAKSIZ İŞİTESİ"
Başlığımız Yûnus'un bir mısrâı.
Bu mısrâı ilk duyuşlarımda, bir tür kerâmet vehmetmiş, o efsunlu hâle de akıl fikir erdirememiştim.
İnsanın önünde sâdece dil engeli yok.
Hakk'ı eşyâdan ayrı/gayrı sanış, O'nu kesret öznelerinden bir özneye indirgeyerek bakışın aldatışları da büyük bir engel. Şimdi böyle değerlendiriyorum.
"Söz", bilhassa hakîmâne söz üzerine, ilk karşımıza çıktığında kurduğumuz bağlantılar çok defâ bizi aldatıyor. Bâzı hallerde o aldanışla hayatı ve Hakikat'i bir ömür ıskalıyor, o ilk biliş(!)in sihrinde uyuşmuşlukla, kısır muhayyilemizin sınırlarında takılıp, o sözde yeni ufuklardan haberler bulunabileceği ihtimâline kayıtsız kalıyoruz...
Hem o hikmetli söze eski âşinânığın verdiği güvenle, içten içe bilgimizle öğünerek, o kayıtsızlıktan da gizlice zevk aldığımız ise ayrı bir engel yuvası...
Voltaire'in bir sözünü pek anlamlı bulurum: "Dünyanın en zor işi, herkesin bildiğini sandığı bir konuyu anlatmaktır" demiş.
İstiğnâ, fânî değerlere aldanmama, dünyâ nimetlerine rağbetsizliktir ve asil erdemlerdendir. Ancak bu tok gözlülükten gelen kayıtsızlık da bâzen rahmet kapılarını kilitleyebiliyor. Nefs, Hakîkat'in yüz göstermeye meylettiğini sezdiği an, kaybolma korkusuna düşünce, istiğnâ gibi ruhî bir tavrın asâletine sığınarak da paçayı kurtarmaya çalışıyor...
*
Niyazi-i Mısrî Hz.:
Ârifin, esrârı settâr olduğın itme aceb;
Ta‘n eder, zâhid denilen dîv-i ser-keş, neylesin.
(Hakîkat ehlinin sırları(nı) gizli tuttuğunu hayretle karşılama!
Dînin şeklinde kalan fikirsizler, ârif Hakikat'i ortaya koyduğu zaman anlamaz, üstüne de kınarlar.) diyor...
*
O gönül gözü açık velî, bir diğer beytinde de ne diyor bakın:
Anadan doğma gözsüzler, kemâhî görmez eşyâyı
Niyâzî vech-i dildârı ulûl-ebsâr olandan sor...
(Doğuştan gözsüzler varlığı hakkıyla göremez. Ey Niyâzî, sevgilinin yüzünü, görüş sâhiplerinden soracaksın...)
*
Âriflerin sır ehli oluşlarına bakıp vaz geçmemeli. Dost yüzü isteyenler, O'nun haberini şâhitlerden öğrenmeli.
Burada istiğnâ çok ağır bir tuzağa dönüşebiliyor dostlar... Kapı Rahmet'e açılıyorsa ısrarla çalmaya devam etmeli.
Hakk'ın kâinatın her noktasında kâmilen bulunan sessiz sesi, her hücredeki hükümranlığıyla işitişi nerede, bizim çocukça kerâmet beklentilerimiz nerede?...
Cümlemizin akıbeti hayr ola yârenler...
(Eserler Hikmet Barutçugil üstâdımıza âittir efendim.)

Dr.Sait Başer

(Eserler Hikmet Barutçugil üstâdımıza âittir efendim.)