Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nda Erken Müdahale ile Gelecekteki Riskleri Azaltın
Türkiye'de DEHB Yaygınlığı Daha Yüksek
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nda Erken Müdahale ile Gelecekteki Riskleri Azaltın
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocuklarda en sık rastlanan nörodavranışsal bozukluklardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, bu durumun zamanında tedavi edilmemesi halinde ilerleyen dönemlerde daha ciddi sorunlara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Genus Pharma Medikal Direktörü Uzman Dr. Orkan Karaca, DEHB’nin erken tanı ve tedavi edilmesinin, çocukların gelecekte karşılaşabilecekleri riskleri önemli ölçüde azaltabileceğini vurguluyor.
Türkiye'de DEHB Yaygınlığı Daha Yüksek
Dünya genelinde 18 yaşın altındaki çocuklarda %5 oranında görülen DEHB, Türkiye’de %8 civarında bir yaygınlığa sahip. Uzman Dr. Orkan Karaca, DEHB'nin sadece çocukluk döneminde değil, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde de hayatın her alanını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor. DEHB’ye sahip çocuklarda yürütücü işlevler, kişilerarası ilişkiler, benlik saygısı ve duygu düzenleme alanlarında yaşanan zorluklar, çocukların akademik başarısını ve sosyal yaşamını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu etkilerin tedavi edilmediğinde ilerleyen dönemlerde de devam edebileceğini belirten Karaca, erken müdahalenin önemine vurgu yapıyor.
Erken Müdahale ve Tedaviyle Riskleri Azaltmak Mümkün
Uzman Dr. Orkan Karaca’ya göre, DEHB semptomlarının %30 ila %50’si erişkinlik dönemine kadar devam edebiliyor. Semptomların şiddetli olması ve tedaviye geç başlanması, bu bozukluğun ergenlik sonrası dönemde de devam etme riskini artırıyor. Karaca, DEHB’nin beyin gelişimini olumsuz etkileyen dört temel risk faktörünü de şöyle sıralıyor: Yetersiz Omega 3 ve Omega 6 alımı, sirkadiyen ritmin bozulması (uyku-uyanıklık döngüsü), erken dönemde antibiyotik kullanımı ve bağırsak mikrobiyotasının bozulması.
Tedavi Edilmeyen DEHB'nin Sonuçları
Erken tanı ve tedaviyle müdahale edilmediğinde, DEHB’li bireylerde ileri yaşlarda depresyon, anti-sosyal kişilik bozuklukları, madde bağımlılığı ve suç eğilimlerinin daha yaygın görüldüğüne dikkat çekiliyor. Karaca, çocukluk döneminde hiperaktivite, dürtüsellik ve yıkıcı davranış bozukluğu bulunan bireylerin, ilerleyen dönemlerde madde bağımlılığı ve anti-sosyal davranışlar geliştirme riskinin yüksek olduğunu belirtiyor. 18 yıl boyunca izlenen bir çalışmada, DEHB’li bireylerde semptomların zamanla azaldığı, ancak kötü akademik başarı, mesleki başarısızlık, suça karışma ve madde kötüye kullanımı gibi ikincil psikiyatrik bozuklukların daha sık görüldüğü tespit edilmiştir.
Tedavi ve Eğitimin Başarıya Etkisi
Türkiye’de yapılan bir başka araştırmada, DEHB tedavisi gören çocukların, uyarıcı ilaç tedavisi ve ebeveyn eğitim programları sayesinde, tedavi almayanlara göre okul başarılarında ve sosyal alanlardaki işlevselliklerinde önemli ölçüde ilerleme kaydettikleri gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar, erken müdahale ve uygun tedavi yaklaşımlarının, DEHB’li bireylerin uzun vadeli başarıları üzerinde olumlu etkiler yarattığını gösteriyor.
Sonuç Olarak
DEHB’nin tedavisinde erken tanı ve müdahale hayati bir öneme sahip. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin bu konuda bilinçli olması, çocukların gelecekte karşılaşabilecekleri riskleri azaltmalarına yardımcı olacaktır. Empati, sabır ve uygun tedavi yöntemleriyle DEHB’nin yaşam üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirilebilir.