ÇOCUK GELİN

Hikaye her kelimesiyle gerçektir. "Kadının Adı Yok" yazmadım.

ÇOCUK GELİN
                   Geçmişte bir komşum vardı. Çok dindar bir kadındı. Tabi yetiştiği ailesi de öyle. Babası defalarca hacca umreye gitmiş. İlk haccını kızına karşılık aldığı başlık parasıyla yapmış. Bir gün komşu kadınlarla bahçemizde çulları sermişiz, çayımızı içip sohbet ediyoruz. Bir tane teyzemiz var 30 yıldan sonra eşinden ayrılmış. Dediğine göre kapı arkasında ki süpürge kadar işe yaramadığından çocuklarını büyütünce boşamış adamı. Diğerleri uzun yıllardır evli. En gençleri benim o zamanlar. Bu ablamız da 48, 50 yaşında. İkinci evliliğini kendinden 20 yaş büyük birisiyle yapmış. En gençleri benim ama 25 yıllık bir evlilikten sonra en yeni evlilikte onunkisi. 65 yaşa kadar farklı yaşlardan 10 kişi var. Sohbet geldi günümüzde ki gençlerin evliliklerinden yaşı ilerlemiş ablalarımızın evlenme hikayelerine. Bahsini ettiğim ablamız sözü aldı. - Ben 12 yaşındaydım. Sokakta çizgi oynuyorduk kızlarla. Annem çağırdı. Duymazlıktan geldim. Oyunda çok ilerlemişim hepsini yeniyom. Annem çok herslenmiş bağırdı bu defa. "Boyu posu devrilmeyesice gel diyom sana". Kızlara beklemelerini söyledim. Gelince oynayacağımı da. Mızırdandılar ama çok severlerdi beni tamam dediler. Aklım oyunda gittim eve. Temmuz falandı hava sıcak öğleden sonraydı. Kapıda tanımadığım ayakkabılar vardı. Annem kapıda bekliyordu. Şaşırdım tabi. Hiç böyle yolumu beklemezdi. Ayağımda ki lastikleri çıkaramadan daha çekti omuzumdan havaya kaldıra kaldıra mutfağa götürdü. Üstümü silkeleyip başıma bi eşarp geçirdi. Soruyom neden olduğunu bir yandan kahve yapıyo bir yandan beni azarlıyo. "Kes sesini ne diyosam onu yap sen!" Kahve pişince tepsiyi elime tutuşturdu. "Önce babana sonra misafirlere tut bunu" deyip ittirdi sırtımdan. Oda da daha önce hiç görmediğim bir kadınla bir adam var. Ben 12 yaşındaysam 23 yaşında bir adam işte. Bana öyle geliyo. Bakma şimdikiler çocuk diyo genç diyo o zamanlar o yaştakiler adam oluyodu ev bakıyodu. Kahveyi içtiler, kadın "Allah'ın emri peygamberin kavli.." diyo. Bilmiyom ki ne olduğunu. Kızlar oyuna devam ederse küserim onlara diye aklım oyunda benim. Babam "Hayırlı olsun verdim gitti" dedi. Kalktılar. Gidiyolar sandım ben de kalktım. Babam bana bakıp "Öp kızım annenin elini" dedi. Öptüm. Babam işaret etti. Onun da elini öptüm. Sonra kadın parmağıma altın bir toka taktı (Kahramanmaraş'ta eski adıyla yüzüğe toka denirmiş). Annem mutfaktan hiç gelmedi bunlar olurken. Babam "Annenin yanına git, çağır gelsin" dedi. Mutfağa gittim. Annem içeri gidince başımda ki örtüyü fırlatıp attım. Kapıdan çıkamazdım. Görürlerse misafirin yanında döverler utanırım diye korktum. Mutfak camından oyuna kaçtım. Kızlara yüzüğümü gösterdim. Onları kıskandırmak istedim. Benden küçüklerdi onlar da bilmiyordu sormadılar. Oyunu beklettiğim için kızmışlardı sadece. Bir ay sonra bir kahve bile pişirmesini bilmeyen beni gelinlik giydirip kapıya gelen davul zurnayla köylerine götürdüler. Halâ bir oyun gibiydi. Eğleniyordum. Herkes üzerime titriyordu. Ay hali bile olmamıştım. 2 sene sonra oldum. Bana kaynanam anlattı ne olduğunu. Kocam anlayışlıydı. İncitmedi beni hiç. Çocuk hallerimi seviyordu. Yemek, ev işi, geçimi her şeyi kısa zamanda öğrendim. Bahçede yetiştirip, pekmez, yoğurt yapıp satmayı eve gelir sağlamayı seviyordum. Kocam kamyoncuydu. Kazandığını elime getirip veriyordu. Kaynanam altıncı senemde öldü. Anneye ihtiyacım olduğunda annem oldu beni o büyüttü. Annem de bu aralıklarda öldü. Babam evlendi. Kocamın dört tane kardeşine baktım, büyüttüm, evlendirdim. Babam başlık parası almış benim için bana hiç söylemedi annemler. Kocamdan duydum. 25 sene gül gibi geçinip gittik. İyi insanlara denk geldim ben.
            Çocuğum olmadı biliyosunuz. 25 sene de bağ bahçe aldım evi inşaata sokup yaşanılır hale getirdim. Tapular tabi adamların üzerine oluyo kadınları tapu dairesinde görüp yiyo ya adamlar. Köy yeri demedim çamaşır makinesi bile aldım. Bir kenara altın biriktirdim. Sonra büyütüp evlendirdiğim görümcem kocamın aklına girdi çocuk için. "Ben seni cok seviyom benim çocuğumda sensin isyemiyom ben çocuk falan" diyen adam çocuk çocuk demeye başladı. Eve içip gelir oldu. Düzenim bozuldu. Kendi elimle kız buldum. Düğün yaptım. Düğünün de oynadım. İlk gecelerin de gelini bilgilendirip odalarına kovada su kaynatıp bıraktım. Günlerce geceleri uyumadım. Ağlamaktan yastığım sırılsıklam olurdu. Gündüzleri belli etmez kıza bildiğim her şeyi öğretmeye çalışırdım. Hastalandım. Kalp kapağım çürümüş. Öyle dediler. Ankara'da kalp kapağımı değiştirdiler. Kimsem yoktu. Doktorlar, hemşireler ailem oldu. Kocam ameliyattan sonra bir kere geldi. Ankara'da oturup hastanede tanışıklığımız olanlar ziyaretime gelip iç çamaşırı falan getiriyordu onları giyiyordum. İyileştim kendi kendime köye döndüm. İşte o ameliyat zamanlarında annemin öldüğünü anladım. İşe yaramıyorsan bir tek annen yanarmış sana. Kumam gelişimden memnun olmadı hiç. Yatağım eşyalarım toplanmıştı ölecek gelmeyecekmişim gibi. Hâlbuki ki bu kıza kaynanamın bana yaptığı gibi her şeyi ben öğrettim. Doktorlar hastanede odama girerlerken genç halimle bana "Anacıım nasılsın bugün" diyerek neşeyle girerlerdi. Çok üzüldüm cenaze evi gibi yıkık suratları görünce. Belli etmeyim dedim. Gidecek yerim yok. Tüm birikimimi aldılar. Elimde bir tokadan başka bir şeyim yok. Bir sene daha gündüz güldüm gece ağladım. “Mavişim” diye seven adam da yüzüme bakmıyordu artık. Kadın nikahı kendisine istedi. "Boşanalım" dedi adam boşandık. Üvey analı eve hizmetçi oldum. Hacı amcanız geldi istemeye. Onu da ailesi perişan etmiş. İki dertli arkadaş oluruz, kendi evimde kendi sözüm geçer dedim ahir ömrümde evlendim. Ayrıldığım adamın çocuğu olmadı. Kadın aldatmış sonra ondan da boşanmış. "Ah aldım ben" diyomuş o zamanlar. Görümcem boş durmamış yeniden evlendirmiş. Çocuğu olmuş şimdi. Hacıyla evlenince ben de hamile kaldım. Olmuyordu ya benim çocuğum. Çok sevindimdi ama kan sulandırıcı kullanmak mecburiyetindeydim o düşük yaptırıyomuş. Doktorum da çok kızdı. "Ölürsün yasak sana" dedi. Yaa evliliği evcilik sandım ben yıllarca çocuk aklımla. Hayat beni evire çevire öyle bir dövdü ki annemi, babamı, kocamı, dost bildiklerimi tanıdım. .............. Hikaye her kelimesiyle gerçektir. "Kadının Adı Yok" yazmadım. Çok kadın var bu hikaye gibi. Hacı amca sekiz yıl evliliklerinden sonra vefat etti. Hacının çocukları cenazeyle eve üşüştüler kadını yıldırıp evinden çıkarıp sattılar. Evden düşen ufak mirasının üzerine kardeşi de eksiğini tamamlayıp kimsenin rahatsız etmeyeceği bir ev aldılar. Halâ hayatta ve kimseye muhtaç olmadan Hacı emminin emekli maaşıyla tek başına bu çocuk gelin geçimini sağlamaktadır.
Nimet Asiltürk