Carl Jung'dan 4 Sarsıcı Yaşam Dersi

'Ben başıma gelen şeylerin toplamı değilim, ben olmayı seçtiğim şeyim.''

Carl Jung'dan 4 Sarsıcı Yaşam Dersi

Carl Jung'dan 4 Sarsıcı Yaşam Dersi

Pınar Kaçar Özkent

Pınar Kaçar Özkent

Analitik psikolojinin kurucusu, Sigmund Freud ve Alfred Adler ile birlikte psikoloji biliminin gelmiş geçmiş en büyük üç dehasından biri olarak kabul gören Jung'un insan ve hayat hakkındaki tespitlerini okumak, hem her defasında bambaşka bakış açıları sunuyor, hem de kendimi daha iyi anlamamı sağlıyor.

Bugün çok sevdiğim ve bana güç veren Jung alıntılarını paylaşmak istedim.

1. ''Ben başıma gelen şeylerin toplamı değilim, ben olmayı seçtiğim şeyim.''

Kendimizi başımıza gelen şeylerle tanımlarız genelde. Ancak bizi asıl tanımlayan, onlara nasıl tepki verdiğimizdir.

Gelin, daha iyi anlamanızı sağlayacak bir hikaye anlatayım:

Her şeyden şikayet eden, hayatından hiçbir zaman memnun olmayan yakınan bir kız vardır. Onun için hayat sürekli bir şeylerle savaşması gerektiği çok kötü bir yerdir. Karamsarlık hissinden kurtulamaz.

Bir gün bu genç kızın aşçı olan babası, bir hayat dersi vermek için mutfağa çağırır kızını.

Üç tane cezve çıkarır, hepsini suyla doldurur ve ateşin üzerine koyar. Cezvelerdeki sular kaynamaya başladığında, birinin içine patates, birinin içine yumurta, en sonuncunun içine de kahve çekirdeklerini koyar.

Bu sırada genç kız, tek kelime etmeyen babasının ne yaptığını anlamlandırmaya çalışıyordur.

Aradan yirmi dakika geçtikten sonra, nihayet baba ocakları söndürür. Patatesi ve yumurtayı alıp tabaklara koyar, kahveyi ise bir fincana boşaltır.

Sonunda ağzından birkaç kelime dökülür, kızına döner ve ''ne görüyorsun?'' diye sorar.

Kız da alaylı ve sıkılmış bir şekilde: ''patates, yumurta ve kahve'' diye cevaplar.

''Daha yakından bak, dokun'' diye cevaplar baba.

Kız önce patatese dokunur ve yumuşamış olduğunu söyler.

Ardından yumurtayı alır, kabuklarını soyar, onun da katılaşmış olduğunu söyler.

Kahveden bir yudum aldıktan sonra ise güzel tadıyla birlikte gülümseme yayılır yüzüne.

Yine de hiçbir şey anlamayan kız, babasına dönerek tüm bunların ne anlama geldiğini sorar.

Babası şöyle cevap verir:

''Kızım, patates de yumurta da kahve de aynı ortama maruz kaldı, aynı sıkıntıyı yaşadı. Ancak gördüğün gibi her birinin bu sıkıntıya tepkisi farklı şekillerde oldu.

Patates sert ve güçlü görünüyordu, kaynar suya girdikten sonra güçsüzleşti ve yumuşadı.

Yumurta incecik kabuğun içinde güçsüz ve kırılgandı, kaynar su onu sert ve güçlü yaptı.

Kahve çekirdeklerinde olay bambaşkaydı. Hem suyu değiştirdiler hem de kendileri değişti.''

Ve dönüp kızına sorar:

''Bir sorunla baş başa kalınca sen hangisi gibi olmayı seçeceksin?

Patates gibi ezilip güçsüzleşecek misin?

Yumurta gibi katılaşacak mısın?

Yoksa kahve çekirdekleri gibi başına gelen olayın hayatına ayrı bir tat katmasına, seni dönüştürmesine ve olgunlaştırmasına izin mi vereceksin?''

Hayat karşımıza sorunlar çıkarmaya devam edecek, bundan kaçış yok.

Bu yüzden kahve çekirdekleri gibi olmakta, her yeni sorundan kaçmak veya içimize kapanmak yerine, onları kabul edip bir dönüşüm ve bir gelişim fırsatı olarak görmekte fayda var.

Kolay değil, kabul ediyorum. Bu yetkinliği edinmek için duygularınızı daha iyi yönetmeye ihtiyacınız varsa, bu rehberi sizin için yazdık.

2. ''Direndiğin şey, kalıcıdır.''

Psikoloji ve Jung yaklaşımına göre direnç, sorunları büyütür.

Yani bir şeye ne kadar direnirsek ve ondan kaçarsak, onu o kadar kendimize çekeriz.

Direnme biçimleri ise şu şekildedir:

- Sorunu inkar etmek

- Başkalarını suçlamak

- Başkalarını değiştirmeye çalışmak

Mesela çok depresif olduğunuz zamanları düşünün. O karamsar ruh haline takılıp kaldığınızda, aslında tek yaptığınız şey; sorunun kökenini inip çözümleyebilmek için kendinize direnç yaratmak oluyor.

Bu arada Jung'a göre direnmek ve korktuğumuz için uzak durmak, omuzlarımıza bir de uzun vadeli yükler bindiriyor.

Örneğin yaşadığımız kötü bir olay yüzünden acı çeker ve bunu unutmak için bastırmaya çalışırsak, "acı" duygusu bilinçaltımızda negatif enerjisini biriktiriyor ve o duygu, anı ile ilgili bir tür yük oluşturuyor.

Bu psikolojik yükler bastırıla bastırıla zamanla daha da güçleniyor ve sonunda bazı psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Ya da bambaşka olaylara hiç olmadık tepkiler vermemize neden oluyor.

Direnç göstererek veya kaçarak kendinize iyilik yaptığınızı düşünebilirsiniz, ancak uzun vadede kendinizi çok büyük bir tehlikenin içine atıyorsunuz.

Dolayısıyla sorunu kucaklamayı seçtiğinizde ve gerçekleri kabul ettiğinizde sorunları gerçekten çözebilecek veya kendinizden uzaklaştırmaya başlayacaksınız.

Unutmayın stres yaratan anlardan kaçmak yerine onunla aramızı düzeltmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

3. ''Düşünmek zordur, bu yüzden çoğu insan yargılar.''

Jung, başkasını yargıladığımızda, bunun yargıladığımız kişiden ziyade bizim hakkımızda daha fazla bilgi verdiğini belirtir.

Yargı dediğimiz şey, yansıtmadır aslında. Yani başkalarında bizi rahatsız eden şey, çoğu zaman bilinç dışımızın derinlerinde bize ait olan, ancak görmeyi ve kabul etmeyi istemediğimiz tarafımızdır.

Bundan kurtulmak ise empati yeteneğimizi geliştirmekten geçiyor.

Empati yeteneğine sahip kişiler kendilerini başka bir bilincin yerine koyarak olaylara onun bakış açısından bakar ve hissederler.

İletişimde oldukları kişileri daha iyi anlarlar. Çözüm odaklıdırlar. Karşıdakinin neler hissedip düşünebileceğini bildiklerinden en doğru yaklaşımı sergilerler.

Bir Kızılderili atasözü şöyle der:

"Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan geç. Benim takıldığım taşlara takıl yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gittiğim gibi anca o zaman beni yargılayabilirsin."

4. ''Bir kişiye uyan ayakkabı, diğerine dar gelir; yaşamak için evrensel bir reçete yok.''

Yaptığımız en büyük yanlışlardan birisi, kendi hayat tarzımızı başkalarına dikte ettirmeye çalışmak. Veya başkası tarafından bize dikte ettirilen yaşam biçimlerini kabul edip, onlara uyum sağlamaya çalışmak.

Ancak asla değişmeyecek bir gerçek var:

Her birimiz farklı yerlerden geliyoruz, her birimiz benliğimizi bambaşka şekillerde inşa ettik. Her birimizin hedefleri, değerleri, beklentileri, mutlulukları ve umutları bambaşka!

İşte bu yüzden her birimizin yolu farklı.

Hayatınızın sadece size özel olduğunu unutmayın ve sadece kendi şartlarınıza göre yaşamaya, sadece kendinize uyum sağlamaya bakın.

Birbirimizin topraklarına ayak basmadık, o yüzden ne biz başkası için en iyi olanı biliriz, ne de başkaları bizim için en iyi olanı bilebilir.

Evrensel bir doğru ya da yanlış yok, ama milyonlarca ihtimal ve fırsat var.

Ve bizim ihtiyacımız olan da o fırsatları keşfedecek kadar cesurca bir hayat sürmek.

Jung'ın bu sözleri, bir şeyleri yeniden hatırlamamı sağladı. Umarım size de farklı bakış açıları sunarak ilham olmuştur.

***

Küçük Hatırlatmalar;

Eğer henüz Haddini Aş Bülten üyesi değilseniz ve benzer içeriklerden ilham almak isterseniz; buradan bülten ailemize katılıp, aynı zamanda sürpriz hediyelerimizin keyfini çıkarabilirsiniz.

Hemen önümüzdeki günlerde gerçekleşecek canlı eğitimleri merak ederseniz, link burada. (Üstelik Linkedin'de içerik üretme eğitimi ekledim ☺️)