CAN HAVLİYLE ÎTİDAL VEYÂ ÖZ DEĞERİNDEN VURULMAK!..

“Dış politikada dostluk yok, çıkarlar vardır”

CAN HAVLİYLE ÎTİDAL VEYÂ ÖZ DEĞERİNDEN VURULMAK!..
Hani her fırsatta tekrarlanan bir diplomasi ilkesi var ya:
“Dış politikada dostluk yok, çıkarlar vardır”
der, üst perdeden.
Bu “yüksek” ilke(!) sâyesinde, tepelerdeki dâhî yöneticilerimizin biçimlendirdikleri örnek, alt tabakaların sâde insancıklarına neler demez!?
Zaten modernliğin ahlakı(!), edebiyatı, felsefesi, şehir yapılanmaları, sosyalleşmeye prim vermeyen kârcı piyasaları, medyası, bütünüyle değerleri insan egosunu kışkırtıp duruyorken…
Hele “mâneviyat”, kilisenin liyâkatsiz geçmişi üzerinden o kadar dayak yemişken.
Nitekim çağımız, giderek bencilliğin kınanırlığının ortadan kalkışına şahit oldu. Feragat, dostluk, ahlak gibi eskimiş değerlere de yol göründü…
*
Bir devir, modern dünya mihraklarında da, en azından “sosyolojik imaj olarak var sayılan” bâzı ortak değerler sebebiyle - rakiplerindeki yapılara karşı “düşmanlık” gerekçesiyle bile olsa - karşı çıkarken dahî değerini onaylayan bir arka plan vardı:
Hristiyandı, katolikti, ortodokstu vs…
Şimdi bu etiketler, sâdece, on paralık birer “paravan” nesnelliğiyle var sayılsa bile, artık ana değer güç, refah, kâr,…dır.
Bir mânevî değeriniz varsa, o dünya nezdinde o “şey”, yakalanacağınız bir “yular” imkanı olarak görülüyor. İşlevi olta olmak!
*
Artık rakip siyâsetin temel hedefi, sizin değerlerinizi hedef alarak onlarla döğüşmek olmuyor.
*
Kimlikleriniz mi var?
Oh ne alâ!
Mezhepleriniz, tarikatleriniz mi var? Bunlar çok mu değerli gözünüzde?
İşte düşmana lâzım olan silahlar!
Vatan sevgisi bir değer mi?
Evet.
O halde bu değer öyle azdırılmalı ki, şahsiyetlerin teşekkülüne engel hâline getirilmeli! Vatanseverlik, en yontulmamış ve ahlâkî değerlerden nasipsiz kabadayıların alâmeti olsun. Böylece de onlardaki ahlak zaafından dehşete düşenlerdeki “vatan duygusu” katledilsin!
...
Kimlik veyâ mensûbiyet konularınız çok mu önemli?
Tamam!
İşte alın, size en keskin kimlik sembolleri!
Vurguları, alabildiğine serbest! Herhangi bir kişilik alâmeti o kimliğin şablon ve sembollerine aykırı mı?
Vurun beline kişiliklerin! Medyalardaki ana temalara bir bakın!
İş hayatınızda “verimlilik” çok mu öndeğer?
Çok güzeeeelll!
Buyurun GDOlu üretimler, kimyasallı gıdâ katkıları, zehirli pabuçlar, plastiklere sürülmüş kimyasal kokular eşliğinde yapma aksesuarlar, çiçekler…
Disiplin ve militarist geçmişten kurtulmak mı istiyorsunuz? Hârika!
Ülkenizde ihtilal de serbest, asker aleyhtarlığı da…
Alın sizin olsun "tam özgürlük”! Artık gazetelerin 1. sayfa manşetlerinde âileyi koruma tedbirlerine eşlik eden ihâneti azdırıcı pornografik yayınlar.
Okullarda öğretmeni iptal eden kaş çatma yasağı!
Hukuk çok mu değerli?
Hukuk toplumu olmak mı istiyorsunuz?
Elbette değil mi!
Buradan da yönetimlerin ellerini bağlamak, eski şartların eseri olan kalıplara mahkum ediş çıkartılır…
Özgürlük?
Haa bak bundan vaz geçemeyiz… İyi de sınırları iğfal edilmiş özgürlüklerle berâber, korkunç bir adâletsizlik ve sınıflaşma doğuyor! Buna tedbiri nerden çıkartacağız?
Neden lâzım ki tedbir!
Onların istedikleri zâten tam budur:
Rakip toplumun ortak davranma irâdesini felç etmek!
…..
Bu maddelerin arttırılması işten bile değil.
Burada önemli olan “netîce almak”tır. Netîce ise, sizin yaşama imkanlarınızın elinizden kapılmasıdır. Çoluk çocuğunuzun ne olacağına dâir zerre kadar “sorumluluk” alınmaz.
Eee, uluslar arası ilişkilerde aslolan “çıkarlar"dır!..
Denizlerde boğulan aç yüzbinlerin göçüymüş, mülteci durumuna düşürülmüş milyonlarmış, kime ne?
BM mi? …
Burada gülünecek mâlum…
*
Eskilerin diğer bir değerler sistemi adına mücâdelelerinde de düşmanlık vardı tabiî… Ama o mücâdeleler gene başka ve önemsenen değerler adınaydı. Bu defaki kışkırtıcı merkezlerin derdi sadece petrol, doğal gaz, pazarlar, tüketici havzalarına hâkimiyet…
Bu uğurda vaktiyle lânetlenmiş ne kadar kimlik, mezhep, tarikat, sapık cereyan, sosyolojik âfet sebebi varsa hepsi serbesttir.
Hatta artık “biyolojik savaş” adına virüs ve mikrop üretilmesi bile bu kadar “meşru”(!)(Bu ünlem nedir demeyin. Meşru, şeraite uygun demek çünkü.) iken…
*
Bu zamanda insanlık, kişilik, ahlak, mensûbiyetler, değerler… adına bir koruma içgüdüsüne sâhipseniz (şuur demiyorum. Çünkü artık medya hipnozlarıyla sürekli uyuşturulmaya mâruz kitlelerden şuur beklemek çok müşkül.), “İTİDAL” kavramını yeniden keşfetmeniz gerekecek…
*
Aksi halde kişiliğinizi kimliğinize, ahlâkınızı vatan sevginize, haklarınızı özgürlüklere… yedirirler de rûhunuz duyuncaya kadar, kendinizi bir lastik botta ve İtalya sâhillerinde polis destroyerlerinden kaçarken bulursunuz…
Hem de kurtarmayı reddeden, yaşadığınız âhir zaman kıyâmetini planlayanların kucağına atılma bahasına!
...
(Fotoğraf Prag Müzesi'nden.
Asırlarca Avrupa ordularında, atış eğitimlerinde hedef tahtası olarak kullanılan temsilî Türk askeri resmi.)
Dr. Sait Başer