BİZE YİNE REFORM SÖYLE VARSIN MASAL OLSUN

Yargımız yavaş çalışıyor, “Makul Sürede Yargılanma Hakkı” açıkça ihlal ediliyor.

BİZE YİNE REFORM SÖYLE VARSIN MASAL OLSUN

BİZE YİNE REFORM SÖYLE VARSIN MASAL OLSUN

“İnsan Hakları Eylem Planı” adıyla, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından sunulan yeni hukuk reformu vaatleri kitapçığını okudum.

Öncelikle hakkını verelim. Kapsamlı bir çalışma olmuş ve adalet sistemindeki eksik ve yanlışların neredeyse tamamına yakınının tespiti doğru yapılmış.

“Adil Yargılamaya” dair sorunların çözümü için belirlenen ilkeler zaten evrensel hukuk metinlerinde, uluslararası sözleşmelerde yüzyıllardır var olan ve bizim Anayasa dahil güncel mevzuatımızda tekrarlanan ilkeler. Gerçekten bu ilkelerden sapmayan düzenlemeler ve uygulamalarla bir hukuk devleti olabiliriz.

Yargımız yavaş çalışıyor, “Makul Sürede Yargılanma Hakkı” açıkça ihlal ediliyor. Görüldü ki, Kanuna “işe iade davaları 2 ay içinde sonuçlandırılır” gibi ibareler yazmak sorunu çözmüyor. (Uygulamada 2 yıl gibi süreler söz konusu olunca, “dava ivedilikle sonuçlandırılır” diye değiştirmek zorunda kalındı.)

Bir kısım değişiklik vaatleri bu soruna yönelik Adalet Bakanlığı bünyesinde devam eden (faydalı ve değerli bulduğum) çalışmaları anlatıyor. Yargının hızlandırılması, alternatif çözüm yollarının geliştirilmesi, yargılamada dijital işlemlerin artırılması gibi hedeflere ulaşmak için yapılan çalışmalar vaat olarak tekrarlanmış.

Peki, Anayasamızda ve temel kanunlarımızda olan temel ilke ve kuralları tekrarlamakla ve güncel işleyişle ilgili bazı sıkıntıları gidermeye çalışmakla reform mu yapmış olacağız?

*************************

ESAS SORUN ZİHNİYETTE VE UYGULAMADA

İktidarın toplumumuzdaki adalet sistemine ve yargılamalara karşı çok ciddi güvensizliğin farkına vardığı anlaşılıyor. Fakat güvensizlik içindeki vatandaşlarımızın yakındıkları olumsuzlukların sebebinin Anayasa ve kanunlar olduğunu sanıyor veya öyle göstermeye çalışıyor.

Oysaki problemin çoğu kanunlardan değil, uygulamadan kaynaklanıyor.

AİHM ve AYM’nin haksız tutuklama kararlarına uyulmasını engelleyen bir hüküm vardı da o mu kaldırılacak?

İstisnai ve zorunlu şartlarda başvurulacak bir yöntem olması gereken tutuklu yargılamayı, peşin cezalandırma gibi kullanmaya zorlayan bir yasal metin mi vardı? Bu evrensel kuralı tekrar yazmakla hakimlerimizin tavrı değişecek midir?

“Devletin ödevi, hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek; demokratik sistemi insan hakları ekseninde güçlendirmektir” diye yeniden yazmakla iyi etmişler.

O halde, haklarında hiçbir yargı kararı olmayan, son derece barışçıl bir eylem yapan, Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerini terörist ilan etmekten vazgeçerler mi?

Muhalif liderler ve partililer için “zillet”, “terörist” gibi hakaretleri ve mesnetsiz suçlamaları için tövbe etmeyi düşünürler mi acaba?

*************************

KUVVETLER AYRILIĞI OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ

Yargının bağımsızlığına dair kuşkuları gösteren çok düşündürücü bir karikatür görmüştüm.

Sanık mahkeme heyetine “artık kararı bekliyorum” diye sesleniyor. Mahkeme Başkanı elindeki telefona bakarak cevap veriyor, “biz de bekliyoruz.”

Cumhurbaşkanının okuduğu reform kitapçığında yakınılan sorunların çoğunun kök sebebi fiilen “kuvvetler ayrılığının” olmamasıdır. Yani Cumhurbaşkanının yasama, yürütme ve yargıyı tam olarak kontrol edebiliyor olmasıdır.

TBMM’de HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması kararı görüşülürken AKP Grup Başkanvekili “HDP’yi hukuken ve siyaseten kapatacağız” diyerek yargıya talimat anlamında sözler sarf edebiliyor.

Fezlekeler için hukuken grup kararı alınamaz. Milletvekilleri kendi özgür iradeleri ile karar versinler diye. Fakat AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşan Erdoğan “eller kalkar iner dokunulmazlıklar kalkar” diyerek milletvekillerini itibarsızlaştırırken, sonraki yargı aşaması için de adeta talimat vermiş oluyor.

Yargı sisteminin kilit kurumu HSK yani Hakimler Savcılar Kurulu’dur. İktidarın işine gelmeyen Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan yerel mahkeme hakimini Yargıtay üyeliğine terfi ettiren; “yürütme ile uyumlu olmayan” hakimleri sürgüne gönderen/ cezalandıran HSK’nın yapısını değiştirmek düşünülmemiş bile.

Çünkü iktidar “yürütme ile uyumlu” HSK’dan memnundur.

*************************

ŞIK AMBALAJIN İÇİNDEKİ ÜRÜN

İYİ Parti’nin Tüzük ve Programına katkı için yaptığım çalışmalarım sırasında, belli başlı siyasi partilerin tüzük ve programlarını inceledim. AKP Programında vaatlerin şahane fakat icraatın tam tersi olduğunu tespit ettim.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın sunduğu “İnsan Hakları Eylem Planı” içinde de çok değerli tespit ve vaatler var. Ancak bu vaatler hakkında ümitli olamıyorum.

Şimdi AKP’nin uygulamaları ile vaatlerinin ne kadar zıt olduğunu görmek için birkaç cümle okuyalım.

Bakın şu cümleler Ak Parti Programından alınmıştır:

·       "Parti adaylarının tespitinde tüm üyelerin katılımıyla yapılacak ön seçim sistemi esas alınacaktır."

·       "Partimizin iktidarında, başta bakanlar olmak üzere tüm atamalarda, ehliyet ve liyakat esas alınacaktır." 

·       "Kuvvetler ayrımı ilkesi hassasiyetle uygulanacaktır. Yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında ve denge denetim sağlanacaktır." 

·       "Parlamentonun yasa çıkarmada ve denetimde etkin, bağımsız ve verimli olması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır." 

·       "Yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır." 

·       "Ak Parti, ideoloji dayatan veya rant dağıtan bir parti değildir, olmayacaktır."  

Bu şık ambalajın içinde bize satılan ürün ne çıktı? Parti’de ve ülkede tek adamın otoritesi, atamalarda liyakat yerine sadakat, kuvvetler birliği/ yürütme, yasama ve yargıya tam hakimiyet çıktı.

Sonuç Türkiye Cumhuriyeti demokrasiden uzaklaşan, rant dağıtan ve ideoloji dayatan bir parti devleti oldu.

 

04 Mart 2021

Ruhittin Sönmez