BAYRAKLAŞAN ŞAİRİMİZİ ANIYORUZ.

Adana’mız Fransız işgalinden 5 Ocak 1922 tarihinde kurtuldu. 5 Ocak 1940’ta "Bayrak" şiirini

BAYRAKLAŞAN ŞAİRİMİZİ ANIYORUZ.

BAYRAKLAŞAN ŞAİRİMİZİ ANIYORUZ.
Nurullah Çetin

Adana’mız Fransız işgalinden 5 Ocak 1922 tarihinde kurtuldu. 5 Ocak 1940’ta "Bayrak" şiirini yazan Arif Nihat Asya, 5 Ocak 1975 tarihinde Hakk’a yürüdü. Ona rahmet olsun.

Arif Nihat Asya Turancı idi. Arif Nihat Asya’ya göre, Türk olmanın şartlarından biri de Turancı olmaktır. Her Türk’ün Turancı olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Turancı olmak demek, dünyadaki bütün Türklerin her konuda ve her alanda bir ve beraber olmasını istemek demektir. Turancılık, Türk birliği sevdasıdır.

Amerika Birleşik Devletleri varsa, Avrupa Birliği varsa, Afrika Birliği varsa, Arap Birliği varsa, Türk Birliği de olmak zorundadır. Dünyanın her yerinde yaşayan Türkler, bir ve beraber olmazsa, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmazsa, kardeşlik ruh, şuur ve hukuku ile yaşamazsa fert olarak da millet olarak da ayakta kalamaz; dağılır gider, başka milletlerin ayağı altında ezilir. O halde başka emperyalist millet ve devletlerin ya da odakların paspası olmak istemiyorsak, alnı açık, başı dik, karnı tok, vicdanı hür, soylu, şahsiyetli bir millet olarak var olacak ve yaşayacaksak Türk Birliği fikrini savunmak demek olan Turancılığı siyasetimizin temeli haline getirmek zorundayız.

Arif Nihat Asya, samimi bir Türk birlikçi yani Turancıydı. Turancılığıyla ilgili olarak şöyle der: “İngiltere Turancıdır, Rusya alabildiğine Turancıdır; İsrailliler de öyle. Bütün bunların içinde ben Turancı olmuşum ne çıkar? Hatay Hatay dedik Hatay’ı aldık. Hatay demek Turancılık yapmak demekti. Bugün de Kıbrıs Kıbrıs diyoruz ve mis gibi Turancılık yapıyoruz. İnşaallah onu da alırız. Benim daha nice Turanlarım var… Saymakla bitmez. “

Arif Nihat Asya’nın yaşadığı dönemde Türkiye’de komünistlik normal, ama Turancılık sanki suçmuş, ayıpmış gibi bir algı oluşmuş. Bu garip duruma şaşıran yazar, bu şaşkınlığını “Cesaret” adlı yazısında şöyle dillendiriyor:

“Rusya demek, Kominform demek kolaylaşmış; dilimizin bir kelimesi olarak dahi, Turan diyebilmek cesaret işi olmuştur.”
Bir kesimin Türk milliyetçilerini Turancı diye suçlamasına tepki olarak Arif Nihat Asya, Turancılığın ne demek olduğunu, Turancılıktan ne anladığını şöyle açıklar:

“Bize Turancı diyenler Turan kelimesinden bir gün Hatay’ı, bir gün Kıbrıs’ı kastettiğimizin ve bir gün elbette başka yerler kastedebileceğimizin farkına varamayanlardır.”
Şair dünyanın başka yerlerinde yaşayan Türklerin acısını acısı, derdini derdi bilirdi. Dünyanın değişik bölgelerinde dağınık olarak yaşayan Türklerin neden bir ve beraber olamadığının acısını en derin şekilde hisseder, bu dağınıklığın ve perişanlığın ağıdını yakar. Nitekim onun Turancılık şuurunu en güzel terennüm ettiği şiirlerinden biri “Ağıt”tır. Şiir şöyle:

AĞIT

Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım.
Ağlasın Meraga göklerinden.
Meraga'ya bakıp yıldızlarım!

Yollara Kürşadlar uzanmış ölü.
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü .
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde.
Kimi Semerkant'ta bekler beni,
Kimi Caber'de …

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok…
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarından
İndirilmiş Tanrım!

Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez?
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum
İdil'le , Tuna'yla, Nil'le konuşurdum.
“Sangaryos”u “Sakarya” yapan,
“İkonyom”u ''Konya” yapan
Dille konuşurdum.

https://www.kitapsec.com/…/Bayrakla%C3%BEan-%C3%9Eair-AR%C3…