ATATÜRK'ÜN BAĞIMSIZLIĞI ÖNEMSEMEYEN İNGİLİZ KOMUTANINA VERDİĞİ TARİHİ AYAR

İngiliz komutana da tarihi bir ayar veren Atatürk, bakın İngiltere’ye nasıl kafa tutmuştu…

ATATÜRK'ÜN BAĞIMSIZLIĞI ÖNEMSEMEYEN İNGİLİZ KOMUTANINA VERDİĞİ TARİHİ AYAR

Dünyanın beklemediği bir direnişle savaş alanında başarı kazanan Türkler, zaferlerini masa başında tamamlamayı ve taçlandırmayı alışkanlık haline getirmişti. Ebedi Şef Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrasında en çok önemsediği konulardan biri de bağımsızlıktı. Osmanlı Devleti’ni her geçen gün çürüten, bitiren “iç işlerine müdahale” edilmesi Atatürk’ün kırmızı çizgilerinden birini oluşturuyordu.

İngiliz komutana da tarihi bir ayar veren Atatürk, bakın İngiltere’ye nasıl kafa tutmuştu…

Azınlıkları Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmek için bahane gören İngiltere’ye Atatürk’ten sert tokat gelir.

Evet, Kurtuluş Savaşı bitmiş, istiklal için silahlı mücadele zaferle sonuçlanmıştı ancak İngiltere’nin sömürge umudu ve arzusu son bulmamıştı. Öyle ya, Güneş Batmayan İmparatorluk olarak nam salan koca İngiltere, dağılan Osmanlı Devleti’nin yerinde bitmek isteyen “bir avuç Türk”e mi pabuç bırakacaktı?
İngiltere, işte tam da bu nedenle İzmir’iin karşısında Ege sularında savaş gemileri bulundurmaya devam ediyordu. O donanmanın komutanı Atatürk’ü ziyaret edip “azınlıkları” bahane ederek Londra’ya müjde verme peşindeydi.

Amiral’i ağırlayan Atatürk, İngiliz komutanın ağzındaki baklayı çıkarmasını bekliyordu. O baklayı; “Ülkenizdeki vatandaşlarımız ve himayemizdeki azınlıkların durumu ne olacak?” sorusuyla çıkaran İngiliz komutan aldığı cevapla bozulur. Çünkü Atatürk, iç işlerine müdahale etmeyi amaçlayan bu soruyu; “Suç işlemeyenler güvende olacaktır. İşleyenler ise mahkemelerimizde yargılanacak ve gereken cezayı alacaktır.” cevabıyla savuşturmuştu.

Atatürk’ün bu cevabına öfkelenmeye başlayan İngiliz, olağanüstü durumlar yaşandığını ve Rumlar ile Ermeniler bu olağanüstü zamanda birtakım “şımarıklıklar” yaptıysa bile onların mazur görülmesi hezeyanını dillendirir. Ve İngiliz amirale göre “hoş görülmesi gereken” bu “şımarıklıklar” cezalandırılırsa tüm dünya Türkler aleyhine kıyameti koparırdı.

Amiralin sözlerinde “tehdit” hisseden Atatürk, gülümsemekten vazgeçip kaşlarını çatmaya başlar:

“Şu ‘efendi devlet’ rolünü bir kenara koyunuz amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz! İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem! …Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı boşaltacak güçtedir de… Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!"

Atatürk’ün tokat gibi çarpan bu sözlerinden sonra şaşıran amiral; “İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?” sorusunu dile getirince beklemediği bir başka tokat yer. Atatürk; “Savaş açmak mı? Yoksa siz hala Sevr Antlaşması’nın yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık… Karşımda oturabiliyorsanız bunu, sizi konuk saymama borçlusunuz. Bizim gözümüzde ‘barış antlaşması yapmamış’ iki devletiz. Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmeniz hususunda sizi uyarıyorum.” der ve noktayı koyar.

İngiliz Hükümeti, bu sert geçen görüşmenin ardından Ankara’ya bir nota verir. “Müzik notası” olmayanından… Bu nota ile görüşmedeki sözlerinden doğrulanmasını isterler. Ankara ise aynı şekilde teyitte bulunur ve İngiltere’ye karşı taviz verilmeyeceğini kanıtlar. Sonrasında ise Ankara’nın istediği olur ve Ege’nin mis suyunda karaya oturan İngiltere, birkaç saat içinde demir alır, tüm donanmayı geri çeker.

Salih Bozok ise o anları; “Verilen zaman bittiğinde, büyük İngiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik. O ise, o tarafa bakmıyordu bile…”

KAYNAK:
SALİH BOZOK - "YAVERİ ATATÜRK'Ü ANLATIYOR"

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve ayakta duran insanlar
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi
Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, açık hava ve su
Görüntünün olası içeriği: açık hava ve su