Aşk’ı yazacağım.

“Aşk onunla ilgili değildi, olmayacak. Yerine başkası gelecek......

Aşk’ı yazacağım.
Çok eski, bir film müziği (Mazlum Çimen) çıktı bugün karşıma. Ona ithafen,

Aşk’ı yazacağım.

*önbilgi-bu yazı, okumalarını dolar ile yapıp, kariyeri yenilip yutulacak bir şey sananlar için değildir. Vakit kaybetmeyin.

Pek sevdiğim kadınlardan #EceTemelkuran ın dehşetengiz bir lafı vardır:

“Aşk onunla ilgili değildi, olmayacak. Yerine başkası gelecek. Aşk hep sende kalacak.”

Düşünseniz hatırlarsınız henüz 20 li yaşlarda “aşk” ancak bir bedende imgelenebilen bir meseleyken, biraz ruhla bedenin dengesini bulduğu 30’larda bedenden pek de soyut bir şey olduğunu öğretti bize.
Israrcı olmayı bıraktık mesela ilk önce. “Benim” demeyi bıraktık. “Benim olmalı” demeyi bıraktık hemen sonra.

Ve ne gülünçtür ki, o, ben ve benim demeyi bıraktığımız anda “aşk’ın” bir bedene sığamayacak büyüklükte bir kudret olduğunu anlayıverdik.

Yüksek sesle söylenmez (ki ben yüksek sesle söylenmeyen şeyleri söylemeyi severim:) Mevlana ile Şems’in aşk’ını yolu yordamınca açıklayamayınca kendilerine göre yorumlar yapanlar olmuştur, bilirsiniz Mevlana, Kira Hatun’la evlidir, çocukları (4) vardır. Peki Şems’e duyduğu “aşk” bedenle izah edilebilir mi?

Peki siz “aşk’ı” neyle anlar, nasıl anlatırsınız?

Mesela ben “aşık bir kadınımdır” yaradılışım böyle. Bunun bir erkek ile ilgili olduğuna inanıp aldandığım zamanlar olmuştur:)

Oysa değildi. Zamanla anladım ki, analığa da aşıktım, adalete de, üretmeye de, paylaşmaya da. Sanata mesela, uzun konuşmalara, aklı başında yazılara aşıktım mesela, ince zekalara, cinsiyetsiz esprilere…

Anladığım gün, bunu, aşk hakkında ahkam kesmeyi bıraktım. Bütün insanları ve bütün börtü böceği tam o gün yeniden kucakladım.
O günden beridir, gönlümden gidenin yasını kısa tutarım.

Çünkü aşk, onunla ilgili değildi.
Aşk, hep bende kalacaktı.
Kaldı da.

**Beni akşam akşam “aşk’a düşüren filmi merak ediyorsanız

Ezgi Erkin Kozanlı

Avukat&Arabulucu