AŞK DİYE BİR ŞEY YOK

Kabil, kardeşi Habil'i koyun sürülerine sahip olmak için öldürdü.

AŞK DİYE BİR ŞEY YOK
AŞK DİYE BİR ŞEY YOK
Kabil, kardeşi Habil'i koyun sürülerine sahip olmak için öldürdü.
Kıskanma yok, aşk yok..
Hz. Süleyman ile Saba Melikesi Belkıs için anlatılanlar masaldan ibaret. Habeşistan, Somaliya, ve Yemen topraklarında hüküm sürdüğü rivayet edilen Saba Krallığı tarihen sabit değil. Şüpheli. Aralarında aşk olsa Belkıs'ı Zü Tubba ile evlendirip Yemen'e göndermezdi.
Aşk yok yani.
Hz. Yusuf'a atfen anlatılan Züleyha hikayesi, Mısır halkının ütopik yapısından, piramit gizemi ve Nil romantizminden esinlenip ürettiği bir düzmece.
Allahın Resulü evli bir kadınla fingirdeşir mi hiç?
Aşk maşk yok..
Mecnun deve çobanı. Arap çöllerinde Ayder Yaylası yahut Uludağ mı var? Mecburen çölleri mesken tutacak. Sonunda Leyla'yı veriyorlar, yüzüne bile bakmıyor. "Ben Mevlamı buldum, Leyla istemem" deyip gidiyor.
Nerede kaldı aşk?
Bizim Ferhat bir nakkaş. Sanatkar.
Amasyada bulunan Hellenistik çağa ve Pontus dönemlerine ait eserlerden esinlenmek ve birkaç parça arkeolojik kalıntı ve altın aramak için güzel bir bahane uyduruyor..
Kendisi Ferhata aşık olduğu için kardeşi Şirin ile evlenmesini istemeyen Kraliçe Mehmene şart koşmuş.
"Dağları yar, şehre su getir.."
Sanki Ferhat Devlet Su İşleri..
İyi ki bir de arıtma tesisi kurmasını istememiş.
Yahu Mehmene Azerbaycanda yaşıyor bir kere.
İkincisi koskoca Yeşilırmak Amasyayı tam ortadan yarıp geçiyor. Su ihtiyacı olmayan tek şehir belkide.
Gerisi Amasya halkının işgüzarlığı.
Olayda aşkın izi yok kardeşim.
Gelelim Kerem ile Aslı'ya.
Kerem, saz çalıp türkü söyleyerek hayatını devam ettiren bir ozan.
Aslı Ermeni asıllı dişçi bir adamın kızı. O zaman özel diş polikliniği olmadığı için köy köy, şehir şehir dolaşıp diş çekiyor, diş takıyorlar. Babasına bir nevi asistanlık yapıyor. Kerem de dişçi de seyyar. Bir gün Kerem'in dişleri ağrıyor. Sorup soruşturuyor, dişçinin Yerevan yönüne gittiğini öğreniyor. Peşine düşüyor. Geçtiği yerlerde dağa, taşa, çeşmelere, kurukafaya, insanlara "keşiş burdan geçti mi?" diye soruyor. Yani dişçi...
Aslıyı sorduğu bile yok. Bulduğunda birkaç dişini çektiriyor. Halk başlıyor tevatüre. Aslının yüzüne daha çok bakmak için 32 dişini de çektirmiş. Utanmasalar 64 dişini diyecekler...
Aslı babasına yardım ediyor. Pense veriyor, kerpeten veriyor. Güzel de kızmış Allah için. Yahu başka nereye baksın Kerem? Kıza sempati duymaya başlamış.
O devirlerde sevmek, bağlanmak anlamına gelen "yanmak" ifadesi kullanılıyor. Abartmayı seven halkımız tarafından fizikî bir yangın olmuş gibi yüzyıllardır anlatılıyor.
Ne yazık ki itfaiye 20 yıl önce icat edildiği için söndürememişler.
Burada da yok aşk.
Tahir ile Zühre'yi,
Arzu ile Kamber'i anlatmayacağım bile.
Şimdiki ünlülerimiz de öyle.
Şu şununla tutkulu bir aşk yaşıyor..
Falanla filanının aşkı kameralara yakalandı..
Bakıyorsunuz ki o tutkulu aşkın tarafları bir iki yılda oniki sevgili değiştirmiş.
Tüküreyim öyle aşka.
Hasılı kelam: Aşk, ya birinin diğerini kandırdığı, ya da insanoğlunun kendikendini kandırdığı kocaman bir yalandır..
İster inanın ister inanmayın...
(Arşivimden)