Almanya1945.

Savaşın bitmesine sayılı bir zaman kala genç bir Alman er Wili Herold.....

Almanya1945.
Almanya1945.
Savaşın bitmesine sayılı bir zaman kala genç bir Alman er Wili Herold kendini hayatını kurtarmak için perişan bir halde kaçarken buldu.
Suçu, firardı.
Peşinde askerler vardı, yakalanırsa cezası ölüm olacaktı.

Tarihsel hikayenin içinde bu gerçek kişi Wili Herold, esasen binlercesi gibi, Almanya savaşı kaybederken firari olan düşük rütbeli bir erdi.

Kaçışı sırasında terk edilmiş bir araba bulur. Arabanın içini karıştırırken giysiler, yiyecekler ve bir Alman subayının üniformasını bulur. Kendi üniforması yırtık ve yıpranmış olduğu için onu giyer. Tesadüfen birkaç dakika sonra başka asker ona rastlar, gerçek bir yüzbaşı olduğunu sanır ve birliğinden ayrıldığını ve ona katılmasına izin vermesini ister.

Herold, yüzbaşı olarak yaşamanın nasıl bir şey olacağını hayal etmeye başlar, arabaya binerler. O andan itibaren artık Er Herold yoktur ve Yüzbaşı Herold kişiliği doğar. İlk başta, sadece bir korkak ve bulduğu korkunç durumdan kurtulmak için elinden gelen herşeyi yapan biriyken, üniformayı giydikten sonra, niyetleri kötüleşmeye başlayan, gücün yozlaştırdığı usta bir manipülatöre dönüşür.

Evvela bir subay gibi davranarak firari olmaktan kurtulur. Üniforması, yaveri ve arabası ile birkaç asker daha kendisine katılır aslında hepsi onun gibi fırsatçı kimselerdir. Kendine güveni arttıkça Herold konumundan faydalanmaya başlar. Hitler'in bizzat kendisine verdiği özel görev ile tam yetkili lider olduğuna ve cephedeki durum hakkında rapor verdiğine, karşılaştığı herkesi inandırır.

Eylemleri basit bir aldatmacadan düpedüz zalimliğe doğru tırmanır.
Av iken avcı olur. Üniforması, hitabeti, otoriter görüntüsü ve askerleri ile diğer firar edenlerin ve tutukluların, hoşnutsuzluk yaratanların idamını emreden bir sadiste dönüşür.

Wili Herold'un gerçek hikayesi beyaz perdeye aktarıldı. 200 kişinin ölümünden sorumlu olduğu için yargılandı ve ölümle cezalandırıldı.

20 yaşındaki bu genci askeri korkunç suçlar işlemeye iten şey neydi? Yalnız gücün yozlaştırıcı etkisi mi? Yahut zalimligin fırsat ve doğru ortam verildiğinde ne kadar zahmetsiz olabileceği miydi?

Philip Zimbardo'nun 1971'de yaptığı Stanford Hapishane Deneyi, Herold'un dönüşümünü anlamak için psikolojik bir çerçeve sunuyor. Deneyde, hapishane gardiyanları rolüne atanan katılımcılar, mahkum olarak atanan diğer katılımcılara karşı hızla taciz edici davranışlar sergilemeye başladılar. Çalışma, sıradan insanların kontrolsüz güç verildiğinde, zulmü onaylayan bir ortama yerleştirildiğinde nasıl zalimleşebileceğini göstermesi bakımından literatürde yerini aldı.

Bana kalırsa bu hikaye yalnız gücün ortamını bulunca yozlaşmasıyla ilgili değil...
Demem o ki, herhangi bir denetim yahut hesap verebilirlik olmadığında karanlık içgüdülerinin kontrolü nasıl hızla ele geçirebildiği ile de ilgili.

Herold beni insan doğası hakkında rahatsız edici sorularla yüzleşmeye zorluyor.
Ne dersiniz ?
Sizce dönüşümü ona özgü müydü yoksa doğru koşullar sağlandığında zalim olma potansiyeli düşündüğünüzden
yüksek mi ?
Meraklıları için trailer paylaşıyorum.

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology
Resim önizleme