ALLAH’IN DİNİNİ BIRAKIP ZEUS DİNİNE GİRMEK

Türkler aşağı yukarı sekizinci yüzyıldan itibaren Allah’ın dini olan İslam’a girmişler

ALLAH’IN DİNİNİ BIRAKIP ZEUS DİNİNE GİRMEK

ALLAH’IN DİNİNİ BIRAKIP ZEUS DİNİNE GİRMEK
Nurullah Çetin

Türkler aşağı yukarı sekizinci yüzyıldan itibaren Allah’ın dini olan İslam’a girmişler ve son dönemlere kadar bu dine göre düzgün, insani, medeni temelli bireysel ve toplumsal bir hayat kurgusu oluşturup ona göre yaşayagelmişlerdi. Ancak Tanzimat’tan bugüne kadarki süreçte kademe kademe bu dini bırakıp Eski Yunan tanrısı Zeus dinine girmeye başladılar ve bugünlerde bu dine girenlerin sayısı hızla artıyor. Bu yazımda Zeus dininin sadece cinsellik boyutuna yer vereceğim.

Son yıllarda Türk milletinin toplumsal bünyesinde iyice yaygınlaşan bir cinsel ahlak çöküşü gözlemlenmektedir. Türkler, büyük ölçüde televizyon dizilerinin, internet, sosyal medya yayınlarının, kuralsız, ilkesiz, salt nefs ve şeytan güdümlü seks kutsamasının yönlendirdiği Batı kaynaklı müzik, eğlence, sinema bombardımanları altında sersemlemiş vaziyettedir.

Dünya görüşlerinin temeline Kapitalizmin tüketim, eğlence, israf, gösteriş, zevk için yaşama felsefesi hâkim olmuş durumdadır. Sınırsız ve sorumsuz tensel hazları merkeze alan bir yaşama biçimi sonucu maalesef kitleler halinde pekçok Müslüman Türkün Allah’ın İslam dininden çıktığını görüyoruz.

İslam kaynaklı aile ve cinsellikle ilgili değer ve anlayışlardan hızla uzaklaşıp Zeus dinine girdiklerini gözlemlemek gibi bir felaketle karşı karşıyayız. Allah’ın İslam’ı kadın ve erkek arasındaki cinsel ilişkiyi meşru nikah ve evliliğe bağlayıp, nikah ve evlilik dışı cinsel ilişkileri şiddetle cezalandırmakta ve zinayı en büyük günahlar arasında saymaktaydı.

Ancak Batıcılaşma süreci içinde Kapitalizm temelli modernizmin dayattığı sınırsız ve sansürsüz zevk, eğlence, tüketim ve cinsellik ateş yağmuruna maruz kalan kitleler, hızla İslam’ın cinsel ahlakından uzaklaşıp Zeus’un cinsellik anlayışını benimsemekteler.

Meşru nikahlı eşini aldatıp, hatta eşini, çoluğunu çocuğunu terkedip başkalarıyla nikahsız zina ilişkisi demek olan Eski Yunan Tanrısı Zeus’un cinsel ahlakının ne olduğunu büyük Türk şairi Behçet Necatigil’in "Kuğulu Göl" adlı şiirinde şöyle görüyoruz:

"Senin sevmelerin ne kadar çoktu aslan Zeus!
Kimi boğa, kimi kuğu biçiminde.
Senin yaklaşmaların ne kadar değişik,
Amphitryon ya da altın yağmuru.

Şimdi nerde o sayısız
Aldattığın dertli Hera,
Nerde bindiğin azgın atlar?
Neden sıkıntıyı, hüznü, pişmanlığı getiriyor
Gece safalarının açtığı saatler?”

Şair, günümüz insanının çapkınlıklarını, yaşadığı yasak aşklarını ve eşini aldatmalarını anlattığı bu şiirinde, Zeus'un karısı Hera'yı aldatarak sayısız yasak aşklar yaşaması ve çapkınlıklar yapması motifine yer verir. Olaylar, kısaca şöyledir:

Zeus, karısı Hera'dan gizli olarak 14 civarında kadınla kılık değiştirerek yasak cinsel ilişki kurmuştur. Bunları Necatigil'in şiirinde vurguladığı ifadeler ışığında açıklayalım:

1. Zeus bazı kadınlara “Boğa biçiminde" yaklaşmıştır. Mesela, Europe adlı kadınla kurduğu ilişki böyledir. Bu kadına güçlü, iktidar sahibi, karizmatik bir erkek olarak yaklaşır. Onu bu özelliğiyle kandırıp aldatır ve ele geçirir.

2. Zeus bazı kadınlara da “Kuğu biçiminde" yaklaşır. Mesela Leda adlı kadına yumuşak, tatlı, romantik, ayartıcı, baştan çıkarıcı sözlerle, zarif, centilmen bir erkek edasıyla yaklaşıp kandırır, onu istismar eder ve gebe bırakır.

3. Zeus bazı kadınlara “Amphitryon kılığında" yaklaşır. Yani bazı kadınlara onların kocası kılığında, kocalarının kimlik ve kişiliğine bürünerek kandırır, aldatır ve yasak cinsel ilişkiye girer. Mesela Amphitryon kılığına giren Zeus, Amphitryon'un karısı Alkmene'ye yanaşır. Amphitryon, ertesi gece evine dönüp de Alkmene daha dün gece beraber yattıklarını söyleyince Amphitryon, karısının kendisini başkasıyla aldatmış olduğu sonucuna varır.

4. Zeus bazı kadınlara “Altın yağmuru biçiminde" yaklaşır. Yani zengin, paralı bir adam edasıyla yaklaşıp kadınları maddi, ekonomik güçle kandırıp aldatır ve batan çıkararak elde eder.

Bugün Türkiye’de maalesef gittikçe artan bir oranda Zeus taktik ve yöntemleriyle nice ailelerin, hatta en çok muhafazakâr bilinen ailelerin perişan edildiğini görmek, bu durumun etkenlerinden, teşvik edici, cesaretlendirici unsurlarından birinin zinanın yasak olmaktan çıkarılması ve İstanbul Sözleşmesi denen rezaletin olduğunu görmek, içimizi acıtıyor ve Türk milleti olarak geleceğimize dair karamsarlık yayıyor.

Türk milleti titreyip kendine gelmeli, özüne, kimliğine, Türk ve İslam ahlakına tekrar sarılarak haysiyetli, şerefli, onurlu, temiz, yüksek seviyeli medeni bir millet hayatına geri dönmelidir. Unutmayın ki hem İslam öncesi Gök Tanrı dini, hem de İslam, zinaya, nikâhsız cinsel birlikteliğe şiddetle karşı idiler ve en ağır cezai yaptırımlar öngörüyorlardı.

Necatigil’in ifadeleriyle söyleyecek olursak gece safalarının açtığı saatlerde sıkıntıyı, hüznü, pişmanlığı hissetmek istemiyorsanız, azgın Zeus’un bindiği azgın atlara siz de binmeyin. En büyük, en tatlı, en huzurlu cinsel birlikteliği sadece nikahlı meşru eşinizde arayın ve dünyanın en saf, en temiz, en güzel, en tatlı hazzının çocuk sevgisi olduğunu idrak edin.