İsviçreli yönetmen ve senaryo yazarı Edward Berger’in çektiği "All Quiet on the Western Front" geçen senenin en iyilerinden ve uzun zaman etkisinden çıkılamayacak denli güçlü bir yapım.

Film, Erich Maria Remarque adında bir Alman I.Dünya Savaşı gazisinin yazdığı 1929 tarihli aynı adlı romandan uyarlanmış. Basıldığı ilk 18 ayda 22 dilde 2,5 milyon adet satan ve hemen ardından Nazi Almanyasında yasaklanan ve yakılan kitaplar arasında yer alan eser, I.Dünya Savaşı sırasında Batı Cephesinde görev yapan Alman askeri Paul Baumer'i konu alıyor.

Yapım; Paul ailesiyle şirin bir Alman köyünde yaşar ve lisede okurken, savaşın başlamasından kısa bir süre sonra öğretmenlerinin ve propagandistlerin vatansever konuşmalarının etkisiyle diğer tüm öğrenciler ile birlikte Alman İmparatorluk Ordusu için nasıl gönüllü olmaya heveslendirildiklerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Olağanüstü görüntü yönetimi, akıcı kurgu, müthiş bir yönetim; oyuncuların performanslarıyla birleşince savaşın acımasız yüzünü yakından hissettiren çok başarılı filmi izlemek düşüyor seyircisinin payına...

Bu yıl BAFTA İngiliz Film Akademisi Ödülleri'nde on dört dalda aday olarak, "En İyi Film" dahil yedi ödül kazanan yapım, American Film Akademisi #Oscar Ödülleri'nde de dokuz dalda haklı bir adaylığa sahip.

Savaş tüm dehşetiyle yaşanırken, cephe hattından gelen durum raporu herşeyi tek basit ve bir cümleyle anlamsızlaştırıyor:
"Batı cephesinde her şey sessiz!"

Başarılı görsel efektler, sahne tasarımı ve makyaj çalışmaları savaşı görsel olarak izleyicisine çok iyi yansıtırken; savaşın yarattığı yıkım ve isimleri bile değersiz gencecik askerlerin duygusal olarak tükenmiş halleri ve karakterler üzerinde oluşan tahribatın psikolojik yönü de romanın güçlü anlatımına paralel başarılı kurguyla muhteşem aktarılmış.

Bir hiç uğruna yok olan hayatlar ve aslında galibi olmayan savaşlarda yalnızca bugün alınan, daha sonra tekrar kaybedilen toprak parçaları kazanıldığının altı kalın kalın çiziliyor.

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology