AİLEDE ÇÖZÜMLER -2 Doç. Dr. Şafak Nakajima

Aile üyelerinin birbirine yoğun bir şekilde duygusal olarak bağlı olması ailenin doğasında vardır.

AİLEDE ÇÖZÜMLER -2 Doç. Dr. Şafak Nakajima
AİLEDE ÇÖZÜMLER -2
Doç. Dr. Şafak Nakajima
İnsan sağlığını zihin, beden ve sosyal bütünlüğüyle ele alan bir hekim ve birey/aile danışmanı olarak sıkça yararlandığım Dr. Bowen’ın aile sistemleri teorisini, “Ailede Çözümler-1” başlıklı yazımda size kısaca tanıtmış ve bu yaklaşımın yararlı olacağına inandığım temel kavramlarından söz edeceğimi belirtmiştim.
Bowen teorisi, aileyi duygusal bir birim olarak görür.
Aile üyelerinin birbirine yoğun bir şekilde duygusal olarak bağlı olması ailenin doğasında vardır.
Her aile, üyelerinin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını çok derinden etkiler.
İnsanlar kendilerini ailelerinden uzak veya kopuk hissetseler, hatta aile bireylerini kaybetmiş olsalar dahi, ailelerinin duygusal izlerini kolay kolay silemezler.
Bu izler öylesine kuşatıcıdır ki, aile bireyleri adeta aynı “duygusal cilt” altında yaşıyormuş gibi görünürler.
Ailede bireyler birbirinden ilgi, sevgi, onay, şefkat ve destek bekler, birbirlerinin ihtiyaçlarına, beklentilerine ve üzüntülerine olumlu ya da olumsuz tepki verirler.
Bu beklenti ve tepkisellikler, aile üyelerini bir sistemin birbirine bağımlı parçaları haline getirir.
Bir kişinin işlevindeki herhangi bir değişiklik, diğerlerinin ve aile sisteminin işleyişinde değişikliğe yol açar.
Şimdi durup bir düşünün!
Evden eğitim ya da evlilik nedeniyle ayrıldığınızda, iş bulduğunuzda, ailenizden birisi hastalandığı ya da öldüğünde, çocuklarınız büyüyüp evden gittiğinde, bir aile üyesi depresyona girdiğinde, madde ya da alkol bağımlısı olduğunda, eşiniz evi terk ettiğinde, emekli olduğunuzda, ailenizde kimler nasıl etkilendi?
Bu etkileşimler ailenizin bir bütün olarak işlevinde ne tür değişiklikler yaptı?
Dr. Bowen ailedeki karşılıklı bağımlılığın, muhtemelen evrimsel olarak aynı genetik havuzdan beslenen aile üyelerini korumak, barınma ve beslenme için ihtiyaç duydukları bağlılığı ve işbirliğini teşvik etmek için geliştiğini ileri sürer. Temel önermesi, birkaç milyar yıl içinde gelişen insan beynindeki duygusal sistemin, insan ilişkileri sistemlerini yönettiğidir.
Ancak her yakın ilişkide olduğu gibi, ailede de, kişilik ve çıkar çatışmalarına bağlı olarak gerilimin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Bu yoğun yakınlık ayrıca, duyguların bulaşmasına yol açar.
Örneğin ailede çok endişeli veya kavgacı bir birey varsa, endişe veya öfke aile bireyleri arasında yayılır.
Böylece ailenin duygusal bağları rahatlatıcı olmaktan çıkıp, huzursuzluk ve mutsuzluk kaynağı haline gelir.
Ailede özellikle duyarlı kişiliğe sahip bir veya daha fazla üye giderek kendisini bunalmış, yalnızlaşmış ve çaresiz hissetmeye başlar.
Bu üye, ailedeki sorunu çözmek ve gerilimi azaltmak için en fazla çaba gösterendir.
Kapasitesinin üzerinde sorumluluk alır ve kendi yaşamından vazgeçip kurtarıcı rolünü üstlenir. Diğerleri de bu özveriden yararlanır ve sorumluluğu onun sırtına yüklerler.
Böylesi duyarlı ve sorumluluk duygusu gelişmiş bireyler aile sisteminin sorunlarını bir sünger gibi emer ve zamanla taşımakta zorlandıkları ağır yük nedeniyle depresyon, alkolizm, zihinsel veya fiziksel hastalıklara açık hale gelirler.
Fotoğraf açıklaması yok.